Paylaş
Aslında yazının başlığı biraz anlatılmaya muhtaç. Çünkü insan, ‘şiirleşmek de ne ola ki’ diye sorabilir. Mektuplaşmak gibi düşünün. Ama tam değil. İki insanın, mektup yerine birbirlerine şiir yazdığını ve bunları birbirlerine postaladıklarını düşünün... Tahminimce şimdi her şey açıklığa kavuşmuştur...
Şairler düzyazıyla değil şiirle mektuplaşıyorlar bu kez. Aramızdan ayrılan Hulki Aktunç Kadıköy’de, Gültekin Emre de Almanya’da yaşıyor zira.
Birbirlerine gönderdikleri mektup hem kendi başına bir şiir niteliği taşıyor, hem de bilmukabele sözcüğüyle açıklanacak bir özelliği içeriyor.
Şiirler iki şairin de ruh dünyasını, şiirin yaratıcı sürecini yansıttığından edebiyat tarihçileri, eleştirmenler açısından da yorumlanacak iyi birer malzeme.
Şiir, edebiyat üstüne düşüncelerini, başka sanatlarla ilgili değerlendirmelerini minimal bir söyleyiş biçimiyle gerçekleştiriyorlar.
Önsöz Yerine’yi okuyun, şiirle edebî tenis oynamanın şiirde nasıl algılandığını buradan çıkarabilirsiniz.
Opus’lardan birini, ama ana düşünceyi ortaya çıkarın birini okuyalım:
ALLAH BELANI VERSİN
“21.11.08
Canım Gültekin Kankam,
Yazgıya inanmıyorsan, bu bir yazgıdır. Zaten elektrik dolu iki ozan, kucaklaşmaktadır. Gün ve dönem ve çağ. İkimizi tetikliyor. Bunu SÖZ’lerimizle yanıtlamaya çalışıyoruz. Senin o koskocaman yüreğinle benim her daim yaralı kalbim arasında olup biten şu dizeler. N’apalım, şiir de her daim olacaktır. Şimdiki vesilelerinden ikisi de, biziz.
Kadıköy’lü Hulki
Not 1: ‘Yoldaşım 40 Yıl’ı sana nasıl ulaştırayım?
Not 2: Tuzla’daki işçi ölümlerini yazmıştım, güncel opus’lara ekler misin?
Not 3: Allah belanı versin!
KARŞILIKLI GÜNCE
Bir başka açıdan yaklaşırsak, karşılıklı günce de diyebiliriz bunlara. Varsa öyle bir tür. Çünkü kar yağışından dostluklara, gündelik yaşamın en basit alışkanlıklarına kadar şairlerin hayatına dair olan her şey bu şiirlerde yer alıyor.
“Berlin’de inanılmaz güzellikte kar yağdığını yazmış mıydım? Hava boz, karlar yerde, bahçemizdeki kuşlar sere serpe değil artık, kim bilir nerededirler.
Kozhelvacı da yok bu memlekette.
Sabah kahvaltısını yine ben hazırladım. Cumbaya.
Ayvalık’ı konuşa konuşa yaptık kahvaltımızı.
Biraz sonra da Türk kahvesi içeceğiz.
Akşama Adnan Binyazarlar gelecek yemeğe.
Sana ne yollayacağım bil bakalım: ‘Kitsch Sözlüğü’
Çığlığını duyar gibi oldum. O koskocaman çalışma odanda fır fır dön şimdi sevinçten.
Yarın yola çıkıyor sözlüğünüz Kadıköy’e doğru, bilesin.
Sevinmek bizim de hakkımız değil mi?
İşte böyledir buradan haberlerim, hallerim.
Hiç eksilmeyen saygıyla,
Berlinli kardeşin”
AYNI KIVAMDA YANIT
Hulki Aktunç’un ironik dili, bu dile Gültekin Emre’nin de aynı kıvamda yanıt vermesi, şiirlerin bir başka etkileyici yanı.
Birbirinde yankılanan iki örnek: Hulki Aktunç’tan Opus 1001.
Emre Berlin’de şiir yazıyor
Ben Kadıköy’de şiir okuyorum
Uzakta durup çavıyor bulut
Yakında bir güzel yağmur iniyor (...)”
Gültekin Emre’den: Opus 1002
Hulki şiir emziriyor kana kana
Ben Berlin’de şiir ölüyorum
Bir bulut ağıyor şuramdan aya
Günlerdir hayat biçiyor karmaşa (...)”
Hulki Aktunç “Gece bizi izlemektedir sevgilim / biz geceyi çırılçıplak göreli”
Gültekin Emre “Gece bizi bilmez sevgilim / biz geceyi giyindik çünkü”
Bu şiirleşmede ben gelenekesel bir tat bulduğumu da belirteceğim.
Halk şiirinin karşılıkla atışma geleneği burada bir eşleşme, bir düet biçimine dönüşmüş.
Hulki Aktunç’un kaleme aldığı Can Yücel’e postalanmış bir manzumeden dizeler, bir şairin bir şairi şiirleştirmesi açısından ilgimi çekti:
“Opus 1019
Hayat ve meseleleri onun
Yaşam ve sorunlarımız bizim
Ayırdı ayrımı yok gibi
İşte birlikte dağlanıyoruz
Bir yurttaş olarak, görüşlerimi
İletmek istiyorum ikinize, ara sıra(...)”
Şiirlerin bitiminde Gültekin Emre’nin ‘Sondeyiş Yok’, şiirleşmenin özelliklerine değiniyor. Okumalı.
Gerçekten de yok. Ülkemizde yayımlanan şiir kitaplarının sonunda. Almanya’da olduğu gibi, bir ‘sondeyiş’ ‘Nachwort’ geleneği yok. Olsaydı böyle güzel bir gelenek, Opus 2009’un sonunda da yer alacaktı kitabın içeriğine ilişkin ayrıntılı bilgi(ler).
Yok diye bundan yoksun mu kalalım? (...)
‘Öndeyiş’ geleneği de şiir kitaplarında pek rastlanan bir uygulama değil.
Onu da Hulki yazacaktı, yazdı mı acaba?
İki iyi şairin şiirleşmesi aslında şair dostluğunun okunası ürünleri.
DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ
Stephen King 22-11-63 Altın Kitaplar
Mehmet Mollaosmanoğlu Boğayı Öldür Naviga Yayınları
David Abulafia Büyük Deniz Alfa Yayınları
Jean-Christophe Grangé Sisle Gelen Yolcu Doğan Kitap
Meri Çevik Simyonidis İstanbulum Som Kitap
Paylaş