Paylaş
Şair, denemeci, çevirmen Özdemir İnce'nin 'Gerçek ve İmge' yazısı (Varlık Dergisi, Ağustos sayısı) yurt dışında, uluslararası toplantılarda hepimizin başına gelen bir duruma değiniyor.
Özdemir İnce, Fransanın banliyösündeki sakin bir lokantada paşa paşa yemeğini yerken, Filistinli genç bir şair yanına yaklaşıyor ve soruyor:
‘‘Hatay, Türkiye'nin mi, yoksa Suriye'nin mi?’’
Özdemir İnce cevaplıyor:
‘‘Hatay elbette Suriye'ye ait!’’
Genç şair, Arapların oturduğu masaya dönüp bunu onlara iletiyor, alkışlıyorlar.
İnce devam ediyor:
‘‘1145 yılında öldürülen Haçlı Seferleri kahramanı, Musul valisi Nasreddinî Çakır'ın torunu olarak sizlere Hatay'ı hibe etme yetkim var.’’
Sonra da cebinden bir kart çıkarıyor ve üzerine yazıyor:
‘‘Sayın Süleyman Deimirel,
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Hatay'ın Suriye'ye ait olduğunu kabul ediyorum. Cumuhurbaşkanı olarak lutfen gereğini yapınız.
En derdin saygılarımla.
İmza.’’
Genç şair, neden sonra kendisiyle dalga geçildiğini anlıyor. Herkes gülüyor, başta arkadaşları.
Özdemir İnce, onlara, toptancı bir çözüm (!) öneriyor:
‘‘Gelecek yıl buraya bir Türkiye haritası ve bir makasla gelip isteyene Türkiye'de istediği yeri kesip vereceğim. Başka türlü rahat yemek yememe, tadına vararak şarap içmeme olanak yok.’’
* * *
DÜNYANIN ön yargılı tutumu insanı çileden çıkarıyor.
Osmanlıdan bugüne kadar tarihteki haklı/haksız bütün suçlamaların hesabını, bir sorgu yargıcı edasıyla bizden istemelerine insan isyan ediyor.
En iyisi, İnce gibi bunların güdümlü zavallılıklarını alaya almak.
Yabancıları biraz olsun anlıyorum. Ya bizimkiler, yurt dışında yaşayan zalim savcı(!) vatandaşlarımız.
Asker*ı darbeler sonrası hele bir yurt dışına yolunuz düşmesin.
Önce bir faşist muamelesi görürsünüz, sonra da sizi sigaya çekerler. Yabancıların açtığı yaraları onlar biraz daha derinleştirirler.
Kimisi de sanki memlekete gelemiyormuş, sürgünmüş gibi, bir de batılılara sevimli gelen bir kürke bürünür.
Avrupa'da keyif sürüp, ülkesinde yaşayanları yargılamak. Yurt dışında yaşamanın da bu keyfi vardır, vatandaşınızı sürekli suçlayabilirsiniz.
Ben, her imparatorluğun mirasçılarının bu zorluklarla karşılaşacağına inanıyorum.
İncelendiğinde her ülkenin tarihinde yargılayacak olaylar, kişiler bulabilirsiniz. Aynı soruları biz de onlara yöneltebiliriz. Bırak Hatay'ı da, sen Osmanlı-Arap ilişkilerine bak, diyebiliriz.
Artık ülkelerin, insanların birbirlerine hesap sormaları yerine, tarih içinde onları anlamalarını bekliyorum.
Politik tartışmalarda, tarihin masaya yatırıldığı anlarda, milliyetçilik aşılmaz bir duvar gibi karşımıza çıkıyor. Tek ülkenin tarihinin objektifinden bakınca doğruyu göremiyorsunuz.
* * *
ÇARESİ var mı? Var.
Özdemir İnce, çağdaş bir çare bulmuş:
‘‘Gereken yasaları, evrensel ölçütlere uygun çıkarır, Türkiye demokratik, insan haklarının çiğnenmediği bir ülke olur.’’
O zaman şair de, şarabın ve yemeğin tadını çıkaracak.
Hepimizin ortak dileği bu.
Türkiye'nin bize soru sordurtmayacak bir düzene kavuşması.
Paylaş