SİZE şimdi bir Suç ve Ceza sorusu. Dostoyevski’ye gönderme yaparak.
Vicdanımızla baş başa kalarak bu soruyu yanıtlayabiliriz.
Soruyu özellikle edebiyat öğretmeni ve diğer öğretmen dostlarıma yöneltiyorum.
Siz olsanız ne yapardınız?
Nazar Büyüm’ün Öğretmenim Sabri Altınel yazısında (Adam Sanat, 2005 Mayıs) ilgimi çeken, beni bir an tereddüde düşüren bir anekdot dikkatimi çekti.
Olayı ileteyim önce:
‘On kadar öğrenci gece okuldan kaçarak Hamlet’i seyretmeye gittiklerinde onları savunarak (Yani nereye gitmiş bu çocuklar, geneleve mi, meyhaneye mi, kahvehaneye, pastaneye mi? Hamlet’e gitmişler. Bizim yapmamız gerekeni biz yapmadığımız için, kendileri yapmışlar. Ceza verilmesi değil, teşekkür edilerek onlardan özür dilenmesi gerekmez mi, bize verdikleri bu esaslı ders için?) okuldan atılmalarını da önleyen odur.
Üsküdar’daki, Şemsi Paşa Kütüphanesi’nde bulduğumuz, dışarı çıkartılması yasak Názım Hikmet kitaplarından şiir kopyalayarak etüd saatlerinde okul hoparlöründen okuduğumuzu öğrendiğinde, bu şairin büyüklüğünü, önemini bize anlatan, öğreten de odur.’
* * *
EDEBİYAT öğretmenlerinin önemini, bir öğrencinin yetişmesindeki olağanüstü etkisini hepimiz biliyoruz.
Sabri Altınel’in savunmasına kim katılmaz ki? Öğrencilerin ünlü bir oyunu seyretmeleri, her türlü cezayı ortadan kaldırır.
Çocuklar ileride, bu hocalarını onun için unutmadılar.
Ben de, okuldan ayrılıp, derslere girmeyip -inanın kaçmazdım, sakin bir şekilde öğretmenler kapısından çıkardım- edebiyat matinelerini izlerdim, öğretmenlerim de beni, bu tutkumun peşine düştüğüm için cezalandırmazlar, desteklerlerdi.
O hocalarıma, ben hálá minnet duyuyorum.
Edebiyat hocaları, kültürü bir bütün olarak algılarlar, edebiyat da o kültür kıtasının içindeki en büyük, en görkemli adadır. Genç kişilikleri biçimlendirmeleri bu özelliklerinden kaynaklanır.
Daha geçenlerde Hikmet Sami Türk, Behçet Necatigil’in onlarla birlikte Kandilli Kız Lisesi’ne Kabataş Erkek Lisesi öğrencilerini götürdüğünün öyküsünü anlattı, Bilkent Üniversitesi’ndeki anma gününde.
Birçok yazar bugün yazar olmayı edebiyat öğretmenlerine borçludur, onların aşıladığı kitap ve edebiyat beğenisi onlara bu mesleği sevdirmiştir.
Tanıdıklarımı saygıyla, sevgiyle anmak isterim.
Zeki Ömer Defne, Tahir Alangu, Behçet Necatigil, Rauf Mutluay, Orhan Şaik Gökyay, Abdülbaki Gölpınarlı, Salim Rıza Kırkpınar, Arif Nihat Asya.
Çocuklara edebiyatı okutmak, onlara sevgiyi, sevecenliği, hoşgörüyü öğretmektir.
* * *
OKULDAN kaçıp Hamlet’i seyredenleri cezalandırmayanları bugün hálá anılarımızda yaşatıyoruz.