TÜRK edebiyatının, Türk tiyatrosunun, gazete yazarlığının iyi, usta adlarından Haldun Taner (1915-1986) anısına verilen ödülün töreni Pera Müzesi’nde yapıldı. Milliyet Gazetesi 21 yıldır Haldun Taner Öykü Ödülü’nü veriyor.
Haldun TanerÖykü Ödülü’nü bu yıl Ağula kitabıyla Sibel K. Türker aldı.
Açış konuşmasını Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin yaptı, Haldun Taner hakkında kısa bir film gösterildi.
Öykücülüğü, tiyatroculuğu üzerine ben konuştum, eşi Demet Taner de bir teşekkür konuşması yaptı.
Ödülü İstanbul Valisi Muammer Güler ile birlikte Doğan Gazetecilik Başkan Vekili Hanzade Doğan Boyner verdi.
Sibel K. Türker, alçakgönüllü ama derinlik taşıyan konuşmasında Haldun Taner’i ve kendi edebiyat dünyasını anlattı.
Genç kuşak yazarlarından Türker’i okuduğunuzda, Türk öykücülüğünün gelişme çizgisini görebilirsiniz.
Yazıma, sözü az edilen köşe yazarlığı üzerine saptamalarımı ileterek başlayacağım.
İnce ironisi ile en keskin eleştirileri yapardı, günlük yazının içine bir birikimi, kültürü yedirir, üslubu ile çok kimsenin birçok çapraşık konuyu, sorunu anlamasını sağlardı.
Günlük yazının günübirlik düşüncelerle yazılamayacağını kanıtlardı köşe yazılarında.
Bugün köşe yazarlarının hálá ondan çok şey öğrenebileceklerini iddia ediyorum.
Devekuşuna Mektuplar başlığını taşıyordu köşe yazıları. Sanırım birçok zengin çağrışıma yol açacak bir başlık.
Siyasal, toplumsal, bireysel olayların çözümlerinin yalınkat düşüncelerle mümkün olmadığını öğretti.
Onun köşe yazılarını okuduktan sonra, bir köşe yazısı için neler gereklidir, nasıl yazılır sorusunun doğru, örnek yanıtını bulabiliriz.
Haldun Taner’in bazı öykülerinin adları ve içeriği benim edebiyat belleğime kazınmıştır.
Konçinalar, iskambil destesinin paryasıdır, diye başlayan öykü, bizim bütün komplekslerimizi, zavallıklarımızı, bizden aşağı gördüklerimiz karşısındaki övünme tatminsizliklerimizi anlatır. İnsanoğlu yaşadıkça bu öykü eskimez. Okunur, hatta terapi amacıyla okunmalıdır.
Sersem Kocanın Kurnaz Karısı’nı seyretmeyen tiyatronun da, tiyatrocunun da özünü tahlil edemez.
Keşanlı Ali Destanı, varoşların şehre sızışların ilk büyük eseridir.
Ayışığında Çalışkur, bir yazara farklı bakışın özeleştirisini yapar. Haldun Taner, çeşitli edebi anlayışlardaki yazarların ağzından eleştirir kendi metnini.
Gerçekten bu bölümler şenlikli birer edebiyat çeşitlemesidir.
* * *
HALDUN TANER’i okumak, kendimizi tanımak için şarttır.