KİTAPLA ilgili her olayın beni ne kadar mutlu ettiğini söylemeye gerek var mı?
Önceki akşam Hilton’da Milliyet Kitap’ın birinci yaş günü kutlandı. Kitap eklerinin okura kitabı sevdirdiğini, okurların da bu ekleri okuduklarını, seçimlerini onlara göre yaptıklarını bilirim.
Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, gecenin açılış konuşmasında, yayıncı ve yazarlara dergiye yaptıkları katkı için teşekkür etmiş. Ben trafik yüzünden biraz geç ulaştığımdan zaman zaman miş’li geçmişi kullanıyorum.
Sedat Ergin’in konuşma metnini beğendim doğrusu.
"Milliyet Gazetesi’nde bugünkü görevime gelmemden sonra bazı vesilelerle yeni dönemde, Milliyet’in edebiyatçılara, özellikle de şairlere kol kanat geren bir gazete olacağını söylemiştim. Bunu da şık bir demeç olarak gözükeceği için değil ama gerçekten inandığım için söylemiştim" diyor bu konuşmada.
Evet Sedat Ergin, inandığını gerçekleştirdi.
* * *
HİÇ kuşkunuz olmasın, gecenin ilgi çeken kişisi Orhan Pamuk’tu. Nobel Ödülü’nü aldıktan sonra, onuruna verilen yemeğe katılmıştı ama edebiyatçılarla, gazetecilerle ödülden sonra karşılaşmamıştı.
Kendisini eleştirenlere karşı davranışı ne olacaktı acaba?
Orhan Pamuk ile Melih Áşık karşılaşmışlar, Orhan Pamuk, Milliyet yazarına, "Siz benim hakkımda olumsuz yazı yazmıştınız değil mi?" diye takılmış, sonra da iki dost olarak el sıkışıp sohbet etmişler.
Vedat Türkali ile konuşurken, Orhan Pamuk ile konuştuklarını nakletti bana, "Bak" demiş "Ben komünistim, sen değilsin. İkimizin yolları, edebiyat anlayışı ayrı ama ben senin kitaplarını okuyorum ve beğeniyorum".
Bana başka bir açıklamada da bulundu:
"Benim kanaatime göre, Orhan, Nobel ödülü alan birçok yazardan daha iyi."
Vedat Türkali’nin Komünist romanında adı geçen, benim gözümü o açtı, dediği kahraman da Pamuk’un babasının yanında çalışmış.
Umumi manzaraya bakarsak, Milliyet Kitap kokteylinde, edebiyatçılar dostluk tazeledi diyebiliriz.
Orhan Pamuk, bence bütün yazarlarla, eski deyimle muhalif ve muvafıklarla, muhabbet tazeledi. Edebiyatın bir sevgi, mesleki dayanışma olduğunu göstermek istiyor.
Yalnız burada değil benim de konuşma yaptığım Sabancı Üniversitesi’ndeki günlerde de, aynı sevecenlik içindeydi konuşanlara ve dinleyenlere karşı.