Gurme olmasanız da lokantanızı bilin

BEN kendi başıma yemek yemeyi sevmem.

Haberin Devamı

Yalnız sofralar görmek istemem ama görkemli masaların adamı da değilim.
Çünkü kimin ne konuştuğu belli değildir, sesiniz kimseye ulaşmaz.
Benim çok sevgili bir arkadaşımın uyarısını daima dikkate alırım:
“On kişiyi geçen yemek masalarında oturmayın. Ne siz rahatsız olun, ne de kimseyi rahatsız edin.”
Ayfer Tunç’un Yalnızlar Mutfağı* yazısını okurken, yemeğe, lokanta aramaya kadar birçok düşünce sökün etti.
Yazının ilk paragrafını okuyunca, iyi bir romancının romanından bir bölüm etkisi uyandı bende: “Yıllar önce Jean Baudrillard’ın Amerika adlı kitabını okurken bir cümlesi beni çok etkilemişti. Bu yazıda o cümleyi alıntılamak istiyordum, ama hiçbir zaman düzenli tutamadığım kitaplığımda da, yakınımdaki iki kitapçıda da kitabı bulamadım. Bu nedenle cümleyi mealen söyleyeceğim, umarım doğru hatırlıyorumdur.
Baudrillard Amerika’yı anlamaya çalıştığı bu kitabında sadece ülkeyi değil bir kıtayı pek çok yönüyle anlatırken; parklarda, ağaç altlarında, nehir kenarlarındaki banklarda öğle tatiline çıkmış insanlardan da söz ediyor ve ‘Kalabalık içinde tek başına yemek yiyen insanın hali çok acıklıdır’ diyor ya da buna benzer bir şey söylüyordu.
Yıllar sonra Amerika’ya gittiğimde, ben de tek başıma yemek yedim ve her seferinde bu cümle kulağımda çınladı durdu, acaba ben de acıklı mı görünüyorum?”
Parklarda yalnız başına bir sandviç yiyenleri, oturup ufka bakarak teneke kutudan bir şey içenleri, deniz kenarında bir banka oturup açlığını bastıranları görünce imrendiğimi anımsamıyorum.
Masasız, sofrasız, ayaküstü yemek yemek bana göre değil.
Ayfer Tunç’un yazısında saydıklarından tekini tatmış değilim, tadacağım da yok.
Pikniklerden, piknik koşullarından da hoşlanmadığım için, yazarın saydığı yiyeceklerin hiçbiri bende iştah uyandırmadı.
Elbette ben yazıyı insan tasvirlerinden soyutlayarak, yalnız yemek unsuru ile değerlendirdiğim için, yazının lezzetini anlamanız mümkün değil.
Oysa Ayfer Tunç, bir sandviçten yola çıkarak nefis insan portreleri, tahlilleri kaleme alıyor! Mutlaka okunmalı. Yemekle insan arasındaki -buradaki trajik- ilişkiyi usta işi bir öykü tadında anlatıyor.
Ama beni yanıltmadı yazar, yemekleri evinde yapmaya başlamış. Ama sinemada elinde bir boşluk hissetmiş. Toplumun, topluluğun etkisi.
Yemek sofrasında insan daha mı çok yalnızlık hisseder?
Cevabımı veriyorum; evet Ayfer Tunç, hem de daha çok yalnız hisseder.

***

BELLİ yemeklere alışanların özellikle yurtdışında neler çektiğini bilirim, çok yaşadığım için. Şehre iner inmez ne yiyeceğimi sorarım. Eğer Türk lokantası yoksa tek yiyeceğim yer İtalyan lokantasıdır. Kimileri her ülkenin özgün, otantik yemeklerini denerler, bende öyle bir duygu yoktur.
Son zamanlarda moda olan gurme unvanını taşıyanlara mahsus değildir bir kentte lokanta aramak. Anadolu kentlerinden birine gittiysem hemen Mehmet Yaşin’i arar esnaf lokantalarının adını öğrenirim.

***

AYFER TUNÇ’u okuyun. Hem bir yemek yazısı, hem nefis bir öykü, hem de Amerikan toplumundan bir kesit.

Haberin Devamı

(*) Yalnızlar Mutfağı, Ayfer Tunç, Yemek ve Kültür - Üç Aylık Dergi/Kış 2014, Çiya Yayınları, Sayı 35.

Yazarın Tüm Yazıları