Paylaş
Kendini önemli sanan bir yazar, bunu ispatlamaya kalkıştığı anda bilgisayarın başındaki devlet görevlisinden onu şoke eden bir açıklama gelir: “Google’da adınıza rastlamadım, nasıl önemli olabilirsiniz?”
Bilgisayar hayatımıza gireli beri, insanların varlığı, ne yaptığı bu sanal âlemde sınamadan geçiriliyor. Facebook, Twitter ve diğer “sosyal paylaşım” siteleri herkesin dilinde ve yaşamında.
A. Kıvanç Tanrıkulu, “Bilgisayarın Uzun ve Kısa Tarihi” (*) yazısında, bilgisayarın tarihini çok eskilere dayandığının altını bir kere daha çiziyor:
“Bilgisayar tarihinin başlangıcı olarak kimileri 1939 yılında HP’nin ürettiği osiloskopu kimileriyse milattan önce 2400’lü yıllara kadar dönerek Babillilerin abaküsünü görüyor.”
Yazıda bilgisayarın baş döndürücü tarihinin internetle beraber farklı bir hal aldığını belirtiyor Tanrıkulu ve ekliyor: “Belirli bir çizgide ilerleyen bilgisayar tarihi, internet düzlemiyle buluşunca ciddi şekilde karmaşıklaştı. Artık belki de bilgisayar tarihinin son bulduğu, internet tarihinin başladığı bir dönemdeyiz.”
Son teknolojiyle üretilen araçlara baktığımızda gerçekten bilgisayardan çok farklı bir görünüme sahip olmanın yanında, onun yapabildiği her şeyi internet sayesinde daha kısa sürede yapıyorlar...
* * *
BİLGE KARASU Sempozyumu için Ankara’da bulunanlarla bir yemekte buluştuk.
Böyle buluşmaları çok severim, çünkü bir yazarın yaşadıkları dışındaki kişiliği konuşulur. Ankara benim 50 yıldır gidip geldiğim bir kent. 1960’tan bu yana birçok dostumu gördüğüm yer.
Masadaki bir dostun söylediği üzerine düşünmek gerek.
Bir karar almıştım diyor, bir yazarın yeni kitabını okumak için 10 yıl bekliyorum.
Gerçekten de insan büyük ustaları okudukça, birikim kazandıkça, yeni eserleri okurken kendi kendine buna deyip deymediğini sorabiliyor.
Bir başka, iyi yazar dostum da klasikleri yeniden okumaya başladığını söyledi.
* * *
E-POSTA’ların çoğunda bana bu soru soruluyor: Kimleri okuyalım?
Yanıtı çok zor bir soru bu, ama klasiklerden oluşan bir liste yapmak elbette kolay. İş çağdaş eserlere veya bugünün yazarlarına, eserlerine gelince çapraşık bir hal alıyor.
Okunması gereken kitaplar, listelerinin ne kadar tartışmalar yarattığını anımsarsınız. 100 Temel Eser meselesinde de kitapların özetleri okundu.
Bugünün yazarlarından seçilen adlar, okuyandan daha çok seçeni, tavsiye edeni, salık vereni riske sokar. Bu yüzden zorunlu kitap seçme sorularından uzak dururum.
Hele bir tanesi var ki ondan nefret ederim: Bir adaya düşseniz, orada yaşamak zorunda kalsanız, seçeceğiniz 10 kitap hangileri olurdu?
Ömrünü kitap okuyarak geçiren bir insana gülünç gelen bir soru...
Ankara’da kaldığım bir günde büyük kitap mağazalarını gezdim, birçoğunda Çocuk Kitapları bölümlerinin zenginliği, çeşitliliği ve çekiciliği gerçekten etkileyiciydi. Son yıllarda gelişimini yakından takip ettiğim ve takdir ettiğim yayınların çocuk kitapları olduğunu bir kere daha söylemeliyim.
Fuarlarda özel alanları var ve stantlarından çıkardıkları kitaplara, kitap kalitesinden çocuklara kitap sevdirmelerine kadar her alanda hakkını veren nitelikte kitaplar yayınlıyorlar.
* * *
ANKARA’dan karışık notlarım bu kadar.
* PC Net / Bilgisayar ve İnternet Dergisi, Aralık 2010, sayı 159, sayfa 128-129.
Paylaş