Gençlik hastalığı

ALMAN edebiyatının çok sevdiğim ve okuduğum yazarlarından, 1999’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Günter Grass (78) politik açıdan ateş hattında, hatta hedef tahtası.

Önümüzdeki aylarda yayımlanacak, biyografi kitabı Soğan Soymak’ta (Soğan’ı Soyarken de denilebilir) 17 yaşındayken Hitler’in SS Birlikleri’ne (Waffen SS) katıldığını itiraf ediyor. Anılar Teneke Trampet’in yayınlandığı tarihe (1961) kadar geliyor.

1945’te savaş bitince bir başçavuşun uyarısıyla SS üniformasını çıkarıyor, yakalanıp esir düşüyor. Anılarında, tutuklular kampında şimdiki Papa Ratzinger ile "barbut attığını" anlatıyor.

Şimdi bu itiraftan sonra, ne ödül almışsa geri istiyorlar.

Hürriyet’te yayımlanan; "Nobel dahil bütün ödüllerini geri ver" (Salı, 15 Ağustos 2006) haberinde, olayın bütün ayrıntısı verildi.

Südddeutsche Zeitung, Grass’ın popüler kitabı Bir Salyangoz’un Güncesi’ne gönderme yaparak şu başlığı koydu:

"Bir Salyangoz’un itirafı..."

BEN GRASS’I SAVUNACAĞIM

EDEBİYATÇILARIN
politik tavırlarına, tercihlerine göre değerlendirilmesine karşıyım. Birçok yazımda örneklerle bunu açıkladım. Ayrıca 17 yaşındaki bir gencin, Hitler’in peşinden gitmesini olağan görüyorum. Birçok kimse o zaman siyasal ve toplumsal bir histerinin hipnozunu yaşadılar.

Eğer sonradan, o yaştan sonra Nazi eğilimlerini gösterseydi, şimdi Dazlaklarla, Neo Naziler’le birlikte gösteri yapsaydı, geçmişine bağlayarak suçlanabilirdi.

Nobel’i ona, iyi bir edebiyatçı olduğu için mi verdiniz, yoksa sosyal demokrat anlayışından ötürü mü? Ben Nobel’in siyasal anlayışlarla yönlendirildiğinin birçok örneğini bilirim, dünya edebiyat çevresi de bilir. İyi bir edebiyatçı olduğu için verildiyse, o zaman geri alınamaz. Ona verilen ödüllere de, onur hemşeriliğine de dokunulamaz.

Yaşar Kemal, Alman Yayıncılar Birliği Özgürlük Ödülü’nü aldığı törende Günter Grass bugün bile içeriğini anımsadığım çok güzel bir konuşma yapmıştı.

Ben şimdi Günter Grass’ı okumayacak mıyım? Bırakın bugünkü siyasal anlayışını, faşist de olsa, Nazi de olsa iyi bir yazarsa ben okurum; çünkü benim ölçütlerim edebidir.

Fransızlar, işgalcilere direnmeyen Louis Ferdinand Celine’i okumuyorlar mı; Norveçliler, ne kadar protesto etseler de, Norveçli Knut Hamsun’u edebiyat tarihinden sildiler mi; Amerikalılar, faşizmi savunan Ezra Pound’u antolojilerden attırmak için kampanya mı açtılar? Üstelik Grass örneği bunlara da uymuyor? Harici değil dahili bir yanılma.

Bizde de cumhuriyet rejimine muhalif olan ve yurtdışına sürülen Rıza Tevfik Bölükbaşı’nı okuyorum, sıla özlemi çeken şiirlerini çok seviyorum, gene 150’liklerden olan Refik Halit Karay, Türk edebiyatındaki hikáye ve roman türünün, mizahının usta temsilcilerinden biridir, mutlaka okunmalıdır. Ref’i Cevat Ulunay da, gazeteciliğiyle, eski İstanbul’a dair kitaplarıyla hálá okunuyor.

* * *

EDEBİYATIN ustalarını, siyasal amaçlı infazlarla yok etme çabasına katılmam. Üstelik geçmişle, bugün, yarın yargılanmaz; benim zihnimdeki, antolojimdeki Günter Grass’ın değeri küçülmedi.

Acaba bunda kitabın satılmasına yönelik bir reklam amacı var mı, sorusunu da bana değil, yayıncılara, reklamcılara soracaksınız.`
Yazarın Tüm Yazıları