Paylaş
CAMİLER, HAVRALAR GİBİ BU KİLİSELER DE İBADETHANEDİR
Önce, Mor Yuhanon Dilimoyo Kilisesi hakkında biraz bilgi vereyim. Mardin’in Savur ilçesinin yaklaşık 7 km. doğusunda, çoğu kaderine terk edilmiş taş, çatısız evlerin yan yana sıralandığı, şimdiki adı ile Dereiçi eski adı ile Kıllıt olan bir Süryani Köyünde. Bir zamanlar nüfusu 300’ü bulan köydeki Süryani nüfusunun çoğu Avrupa ülkelerine göç etmiş. Şu an köyde sadece bir Süryani aile yaşıyor.
KAPI FİLMİ ORADA ÇEKİLDİ
Yeşilçam’ın 2 usta oyuncusu Kadir İnanır ve Vahide Gördüm’ün başrolünü oynadığı, “Kapı” filmi de burada çekilmiş. 2006’da restore edilen Mor Yuhanon Dilimoyo Kilisesi’nin ise M.S. 4. yüzyılda inşa edildiği düşünülmekte. Geçtiğimiz eylülde 1700 yıllık bu kilisede, yurtdışından Süryanilerin de katıldığı, önemli bir ayin düzenlenmiş. Yani kilise, papaz yetersizliğinden dolayı sık olmasa da aktif durumda.
ANAHTARI GÖREVLİ VERMİŞ AMA...
Kendisi de bir Mardinli olan İstanbul Süryani Kadim Vakfı Başkan Yardımcısı Kenan Gürdal’ı aradım. Böylesi tarihi bir kilisede yoga yapılmasına nasıl izin verildiğini sordum. İznin maalesef kendilerinden yani vakıftan değil kiliseye bakmakla görevli kişiden alındığını söylüyor.
Kenan Gürdal
Devamını kendisi anlatsın: “Kilisenin bulunduğu köy, merkeze uzak. Yani vakıf yöneticilerinin her zaman orada olması gibi bir durum mümkün değil. Kilisenin anahtarı ise köyde tek kalan ve sadece okur- yazarlığı olan Süryani bir ailede. Gelen grup, ‘Meditasyon yapacağız’ demiş, bizim görevli de meditasyon ne demek bilmediği için, dua sanmış, ‘buyurun’ demiş. Onlar da içeri girip, kanepeleri kenara çekmiş, matları serip, yoga yapmış, sonra da fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmışlar.”
ÇOK FAZLA ZİYARETÇİ VAR
“Burada suç, öncelikle, bizim görevlendirdiğimiz kişinin buna izin vermesinde. Ama bir diğer önemli konu da ibadethanelerimizin ibadethane olarak görülmemesi. Etkinliğe katılanların başındaki Seda Deliormanlı Hanım, özür mesajı yayınladı, kendisi ile konuştuk. Amacının saygısızlık olmadığını, yurt dışındaki kiliselerde yapılan etkinliklerden ilham alarak bu işi gerçekleştirdiklerini belirtti. Doğrudur. Ama şunu söylemek isterim; Süryani Kiliselerimizin tarihi Batıdakilerden eski ve kurallarımız daha katı. Ne kadar cemaat olarak sayıca az olsak da buralar ibadethanedir. Camilerden farksızdır. Maalesef son yıllarda özellikle Mardin ve çevresindeki tarihi kiliseler çok fazla ziyaretçi almakta. Ve bazıları nasıl davranması gerektiği konusunda bilgi sahibi değil. Böyle bir durum camide de havrada da olsa aynı hassasiyeti ve tepkiyi gösterir, gerekli mecralara haber verirdik.”
Hayyatin-i Hassa Mescidi’nde fotoğraf çektiren Eda Taşpınar hakkında soruşturma açılmıştı.
ANAHTAR KELİME: SAYGI
Konuyu gündeme taşıyanlardan biri de Türkiye Ermenileri Toplum Ajandasından, gazeteci Şahnur Kazancı idi. Kendisini de aradım: “İbadethanelerin, bu şekilde kullanılmasını yanlış ve saygısızca buluyorum” diyor, şöyle devam ediyor: “Taksim’de İstiklal Caddesi’ni kesen bir sokakta Ermeni Katolik Kilisemiz var, cemaat yeterli olmadığı için artık ayin yapılmıyor. İstanbul Filarmoni Orkestrası burada, kurallara uygun ve saygılı şekilde konser verdi. Bunu bir noktada anlayabiliyorum. Ama aktif bir ibadethanede, hele de o kılık- kıyafetlerle, yetkili mercilerden izin alınmadan, sadece yoganın kelime anlamını dahi bilmeyen bir görevliye sorarak, bunun yapılması hoş olmadı. Benzeri yaşanmaması için kiliselerin ibadethane olduğunun altını çizmek istedim.”
Şahnur Kazancı
MABETLERİN KUTSALLIĞI ORADAKİ İBADETTEN GELİR
Dini mabetlerin peygamberler zamanında sadece dua edilen, ayin yapılan değil, buluşma ve toplantı yapılan, insanların sosyalleştiği yerler de olduğunu söylüyor İlahiyatçı Akif Arslan, “Ancak” ile devam ediyor: “Burada önemli olan faaliyetin ölçülü olmasıdır. Bunu da faaliyeti yapan düşünmeli ve nezaketli olunmalıdır. İnsan yaşadığı toplumu tanımalı ve hassasiyetlerini bilmelidir. Dinimiz tüm din ve inançlara saygılıdır. Bir mekânın kutsallığı, orada yapılan ibadetlerden gelir. Bu söylediklerim ibadethanenin camii, kilise ya da sinagog olduğundan bağımsız her zaman kulağınızda bulunsun.”
AMACIMIZ KİMSEYİ ÜZMEK DEĞİLDİ
Grubun başındaki yoga eğitmeni Seda Deliormanlı ise Kazancı’nın yayınına bağlanarak, özür diledi. Açıklaması şöyle: “Asla bilinçli yapılan bir durum değildi. Biz, Mardin’e turistik bir gezi için gittik. Kilisenin enerjisi bizi büyüledi. Daha önce yurt dışındaki kiliselerde örneklerini; moda çekimi, sanat aktiviteleri, meditasyon vs., gördüğüm için burada yoga pratiği yapabileceğimizi düşündük. Kimse de ‘olmaz’ demedi. Yoksa niyetimiz bir dine ve o dinin mensuplarına hakaret etmek, gücendirmek değildi. Kiliseye taytla girilemeyeceği, böyle bir pratik yapılamayacağı aklımıza gelmedi.”
Seda Deliormanlı
Paylaş