Paylaş
1990’lı yıllarda “Anadolu’nun Görsel Tarihi” dizisini başlattı. Genel bir perspektif olan 1. Fasikül’ü, İstanbul Silahhane’de Osmanlı Dizisi (2. Fasikül), daha sonra Alanya Selçuklu Tersanesi’nde Selçuklu Dizisi (3. Fasikül) sergileri izledi.
KÜLTÜREL BELLEK
Dün Koçan’ın “Geleneğin Şifreleri-Geleceğin Şifreleri” sergisinin açılışını yaptık. Bu sergi birkaç açıdan son derece dikkat çekici önerilere sahip. Bunlardan bir tanesi mekânın sahip olduğu kültürel bellek. İçerisinde Bizans mozaiklerinin toprağı kazıyarak çıkarıldığı çok etkileyici bir bölüm, bir de bu bölümün üstüne kurulmuş olan Osmanlı yapısı, 1800’lerin dönemsel izlerini taşıyan bir yapı bulunuyor. Nitekim Koçan konuşmasında bu mekânda sergi açmasının en heyecanlı yanının, mekânın bir kültürler buluşmasına tanıklık yapmış olması olduğunu belirtti.
Koçan, gelenekle çok yakından ilgilenen ve insanoğlunun kültürel süreklilik peşinden giderek kendini yenilediğini kabullenen bir görüşe sahip. Ona göre kültür statik ve durağan değildir. Gelenek de statik ve durağan değildir. Kendini yenileyerek geleceğe taşır. Onun için de kültürel süreklilik sağlanmış olur. Geleneği tekrar olarak algılamak yerine, çağın birikimleriyle bir gelecek yaratma eylemi olarak kabul ediyor. Aslında bu mekân da Koçan’ın değindiği anlamda veriler barındırıyor, büyük bir kültürel zenginliğe ve çeşitliliğe de ev sahipliği yapıyor.
Mekân açısından değinilecek başka önemli bir konu ise Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy’un kültür ağırlıklı yönetim politikalarıdır. Ürettiği yayınların son derece etkin, etkili ve nitelikli bir kütüphane oluşturmasıdır. Tüm bunları yan yana getirince mekânın anlamı sergi ile büyük bir bütünlük oluşturuyor.
ÇAĞIN RUHUNA UYGUN
SERGİNİN özellikle 90’lı yıllardan bu yana sanatçının, hem geleneksel birikimin büyük zenginliğinin ortak bir yaşam kültürü oluşturduğuna değinmek hem de bugünün insanlarının ortak birikimini yenileyerek geleceğe taşıma sorumluluğu olduğunu görüyoruz. Bunu, kendi sanatı açısından kurduğu Baksı Müzesi ve Baksı Kültür Sanat Vakfı’nın sanat politikalarıyla, 2 yıldır vermekte oldukları Anadolu Ödülleri ile toplumsal olarak gündeme getirmesiyle ve ısrarla bu anlamlı ve derin kültürü yeniden yaşama katarak, yaşamı onurlandırıcı zenginlikler olarak kabul etmesiyle de ortaya koymaktadır.
Sergideki bölümleri gezdiğimizde karşılaştığımız en çarpıcı şey, sanatçının kendine özgü tekniği, kullandığı malzeme her ne kadar “gelenek” olsa da onları çağın ruhuna uygun anlatması ve çok zengin bir malzeme, teknik ve biçimle izleyiciyi karşılamasıdır. Bu açıdan sergi Kazlıçeşme Sanat’ta önemli bir başlangıç ve sanat tarihimiz için değerli bir öneridir.
Paylaş