Paylaş
YAPTIRIM VE CEZALAR CAYDIRICI OLMALI
Gıda mühendisi Ebru Akdağ, “Taklit ve tağşişin ifşa edilmesi önemli” diyor, “Ama” ile şu parantezi açıyor: “Peki numunesi alınan kaç üründen kaçı ‘gerçek’? Ben baktığımda, yüzde 1 oranında taklit ve tağşiş olduğu bilgisine ulaştım. Elbette Türkiye’de ciddi bir taklit- tağşiş sorunu var, yok demiyorum ama genele bakınca yüzde 1 nispeten iyi. Dolayısıyla arka arkaya listeler açıklanınca, ‘Peki şimdi biz ne yiyeceğiz’ gibi bir korku ve endişeye kapılmanız doğal. İyi bir iş yapılıyor, denetimler her yıl daha da arttırılıyor, ifşa sistemi de yerinde ancak bu işin iletişimi yanlış yapılıyor. Bu korku ve endişenin dağılması için tüm verilerin açıklanması daha doğru olur. Bir süredir (gıda sahtekarlarını ifşa eden son liste 2 Ekim öncesi son kez Mart 2022’de yayımlandı) bu listelerin açıklanması da durmuştu. Şu an anlık açıklanıyor. Bu sebeple taklit ve tağşiş eskiye oranla fazla gibi de bir algı oluştu. Oysa burada en önemli nokta yaptırım ve cezaların caydırıcı olmasıdır.”
Sahtecilere ilk ifşada 55 bin liradan az, 555 bin lirayı aşmamak kaydıyla, yıllık gelirlerinin yüzde 1’i oranında idari para cezası, tekrarı halindeyse ilk cezanın 2 katı uygulanıyor. 3’üncü tekrarda 1-5 yıl, yine tekrarı halindeyse 5- 10 yıla kadar hapis cezası istenebiliyor. Ancak hapis uygulandığını hiç görmedik. Para cezalarında ise yüzde 25 erken ödeme indirimi var. Akdağ, “Kesilen bu cezalar bu hilelere az bile. Özellikle ilk cezalar yeniden düzenlenmeli” düşüncesinde.
GÖZLE ANLAYAMAZSINIZ
Peki bu sahtecilerden nasıl korunacağız? Yanıtı şu: “Güvenilir marka güvenilir satış noktası... Mesela bal taklit edilmesi en kolay, gerçek olup olmadığının anlaşılması en zor ürün. Tadarak, koklayarak, gözle, akışkanlığından ya da ‘Donarsa gerçektir’ gibi testlerle asla anlayamazsınız. Gerçekliği sadece analizle anlaşılır. Yapabileceğimiz en iyi şey bildik markalara güvenmek. Çünkü çok bilinen markaların üzerindeki iç ve dış kontrol çok daha fazladır.
Bir de uzmanlığı gıda olmayan kişiler sistematik olarak ambalajlı gıdayı suçlamayı bırakmalı. Oysa su da baklagiller de işlenmiş gıdadır. ‘Ambalajlı gıda’ diye genelleme yaparsanız insanlar da açıkta, ‘köyden’ geldi diyerek yol kenarında satılan ürünlere yönelir ve bunlar iyiymiş gibi bir algı oluşur. Aslında asıl risk orada. Kontrollü gıdada böyle hileler oluyorsa kontrolsüzde
neler var siz düşünün.”
GIDA GÜVENLİĞİNE DAİR SÜREÇLERE TÜKETİCİ DE DAHİL EDİLMELİ
Bursa Uludağ Üniversitesi, Veterinerlik Fakültesi, Besin-Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Tayar da bakanlığın yasada da belirtildiği gibi işini iyi yapanları da açıklaması gerektiğine vurgu yapıyor: “Bu noktada bu işin layıkıyla yapıldığını söylemek mümkün değil. Görev savılıyor. Bir de hep küçük işletmeler üzerinden ilerliyor bu ifşalar. Oysa Türkiye’de insanların ürün aldığı yerler daha çok marketler. Yani bu işten en az sahteci kadar perakendeci de sorumlu. Buralar da açıklanmalı ve yaptırım uygulanmalı.”
ETİKET OKUMAYI BİLMENİZ YETMEZ
Son günlerde aflatoksin ya da benzeri tarım zehirleri yüzünden sebze- meyve konusundan da dikkatli olmak gerektiğini söylüyor Prof. Dr. Tayar ve diyor ki: “Türkiye’de böyle bir uyarı sistemi yok! Biz, Avrupa Birliği Gıda Uyarı Sistemi- RASFF üstünden bakıyoruz. Dolayısıyla tüketicinin ‘ne yiyeceğim’ endişesi sadece taklit- tağşiş ürünlerin ifşası ile değil gıda güvenliğine dair yani tüketicinin gıdaların üretim koşullarına dair tüm bilgiye doğrudan erişebildiği ve hatta dahil de olabildiği yeni bir sistem ile mümkün. Aksi taktirde iyi bir gıda okur yazarı olmanızın, etiket okumayı bilmenizin tek başına bir anlamı yok. Üretici ve tüketicinin karşı karşıya değil, yan yana olduğu kolektif bir anlayış olmalı.”
CEZALAR ÇOK HAFİF
Çin ve İran üzerinden her türlü zehirli tarım ilacının Türkiye’ye girdiğine de vurgu yapan Prof. Dr. Tayar, “Bugün pazardan aldığınız bir ürünü sıcak suya koyun, bekletin, üzerindeki kimyasalların nasıl çözüldüğünü göreceksiniz” uyarısı yaparak, ekliyor: “Sahtecilik yapanların birçoğu ‘Parama geçer sözüm’ diye düşünüyor. Ki ödedikleri cezanın, tabii o da yakalanırlarsa, en az 20 katını kazanıyorlar zaten. Oysa Avrupa’da sahtecilik yapanlara ağır para cezalarının yanı sıra ticaretten men ve hatta aynı soyada sahip yakınlarının şirket kurmasının önüne geçilmesine kadar ağır cezalar uygulanıyor. Bizde de benzer adımlar atılmadıkça gerçek bir gıda güvenliğinden söz edemeyiz.”
İŞTE O FİRMALAR
18 Kasım’da açıklanan liste ile taklit- tağşiş yapılan ürün sayısı 836, sağlığı tehlikeye düşüren ürün sayısı 175’e yükseldi. Yeni listede ise 29 marka var. Bunun 10’u balda taklit ve tağşiş yapan firmalar. Aralarında Anzer Balcısı, Pervari, Mutlu Kovan gibi bildik markalar da var.
SİTEDE HEPSİ VAR
12 firmanın zeytinyağına soya, pamuk, aspir, keten gibi tohum yağı karıştırdığı belirlenirken, Meşhur Sarıyer Börekçisinin kıymalı pidesi ve Baranet hazır kıymada sakatat, Balıkesir’de Havranlı Kasap ismiyle üretim yapan firmanın sucukları ve Fethiye’de faaliyet gösteren Chinese Rose Restoranın dana kaburgasında domuz eti, Gaziantep’in tarihi mekânı Tahmis Kahvesi’nde satılan kekikte de yabancı madde tespit edildi. Listenin tamamı “guvenilirgida.tarimorman.gov.tr” adresinde.
Paylaş