Evcil korsan ruhu

BENİM gibi kapalı mekánlarda yaşamaktan hoşlanan birinin, bir tekne içinde deniz ortasında kalması çağrışımları tahrik etmek için yeterli.

Duygularımı edebiyat aracılığıyla yaşadığımdan, denizle ilgili en küçük bir serüvenim bile yok.

Balinaları Herman Melville’den, köpekbalıklarını Peter Benchley’den okudum. Açık denizlere dair korsanlık öyküleri benim hayal gücümü geliştirdi ama evcilliğe yatkın ruhumdan olsa gerek hiçbir zaman kendimi onların yerine koymadım, ah ben de bunları yaşasaydım demedim.

Korsanlar açık denizlerde bir tür adaleti mi savunurlardı? Osmanlılar onlara da bir devlet görevlisi olarak bakarlarmış.

Küçük bir koyda yalnız başınayım. Türk şiirinden denizle ilgili dizeleri bir bir belleğimden süzüp dilime getiriyorum.

İkisini hiç unutmuyorum. Yahya Kemal Beyatlı’nın ‘Açık Deniz’ini, Ali Mümtaz Arolat’ın ‘Bir Gemi Yelken Açtı’sını.

En evcil koylar bile insanda bir başka, yaşadığın mekandan, somutluktan kurtuluşu simgeliyor.

Doğru mu kaldı aklımda acaba?

‘Madem ki deniz ruhuna sır verdi sesinden

Gel kurtul varlığının o dar hendesesinden.’

Kendi yurdundan uzakta Yahya Kemal, ’yüreğindeki bukağı’dan kurtulmanın ‘nakıs teşebbüs’ünü gerçekleştirmeye çalışıyordu.

Ali Mümtaz Arolat’ın peşimi bırakmayan dizesini unutur muyum. Yaşadığım hayal gücünü size de anımsatmalıyım:

‘Bir gemi yelken açtı hayal iklimlerine’

Açıldığı yer belli ama gideceği, sığınacağı liman -belki de ıssız bir koy- bilinmeyecek.

* * *

BODRUM’u yaratan adam Halikarnas Balıkçısı’nın müzesi ne halde? Bu beldeye girer girmez bir izine rastlayabilir misiniz?

Süngerciler, denizciler, balıkçılar. Sadece benim imge çekmecemde onlar var. Kalabalıkları, coşkuları ayıklayıp, kendimi arındırıp gene edebiyatın büyütecinden bakmalıyım.

Onları bulmalıyım.

Sait Faik Abasıyanık, adaların denizini, ada insanlarını, balıkçıları, kozmopolit adaları, Burgaz’ı anlattı.

Öte denizleri pek özlemiyorum. Güzel bir dünya. İnsanları beni ilgilendiriyor. Onları okuyacağım, onları anlatacağım.

Bir geminin içinde günlerce -belki de aylarca kalanlar- ne düşünürler, ağız dolusu kahkahalar atsalar da, onun ardında bir özlem, bir hüzün vardır.

Zeyyat Selimoğlu, gemi adamlarını bütün yönleriyle anlatır.

Karayı özlemişlerdir ama karaya vurduklarında da denizin çağrısını kulaklarında duyarlar ve dayanamazlar.

* * *

O nedenle midir acaba Odysseus sirenlerin sesine dayanamayacağını bildiğinden kollarını bağlatmıştır.
Yazarın Tüm Yazıları