Paylaş
Ses sanatçısı Doğan Dikmen, Radyo Yayıncılığı alanında, çellist Uğur Işık da Music Projekt alanında ödüller aldı. İki sanatçı da Türk müzik tarihi üzerine çalışan, düşünen kişiler. Bugün dinlediğimiz Türk müziğinin doğrusunu, esasını bozmadan yüzyıllar içinde geçirdiği değişimi inceleyerek, bize en güzeli ulaştırma çabasını gösteriyorlar.
Doğan Dikmen’in seslendirdiği Abdülkadir Meragi’nin bestesinde sanatçıya çellosu ile Uğur Işık eşlik etti. Türk Musikisi Vakfı tarafından desteklenen Alaturka Records, bu teorik çalışmaların ışığında uygulamalı örneklerle hizmet veriyor. Alaturka Records’un altbaşlığı şöyle: “Taşplakların kaldığı yerden”. Bugün özellikle musikide doğru, gerçek güzelliği bulabilmek için onun tarihini bilmek gerekir. Gerek bu konuda yazılanlar, gerek doğru notaların bulunması, gerek icraların bilgili bir kulaktan geçirilmesi, bu çalışmalar için gerekli. İki sanatçı da, bir bestenin icrası için günlerce çalışıldığını ama bu çalışmalarla genç kuşak dışında başka müzikçilerin de ilgilendiğini belirttiler. Hatta bu çalışmalara tanık olan, bu icraları dinleyenlerden çoğu, “Bizim okuduğumuz, çaldığımız Türk musikisi değilmiş” sonucuna varıyorlarmış. Bu anlayışla, titizlikle birçok bestenin kaydını yapmışlar, onu CD’ye aktarmaları gerekir ki, herkes dinleyebilsin. Hiç kuşkusuz bir sponsora ihtiyaç var, bunu ilgili okurlarıma duyurmak isterim. Gerek Doğan Dikmen, gerek Uğur Işık adını, Türk musikisine değil, musikiye aşina olanlar biliyor, onları dinlemişlerdir mutlaka. Taşplaklar gerçekten, ileriye dönük çalışmalarımızın en önemli, yol gösterici kaynaklarıdır. Alakurka Records, özel koleksiyonlardan ve TRT koleksiyonundan yararlanmakta. Böyle koleksiyonları olanlar, yazının sonundaki adrese bildirebilirler.
* * *
ALATURKA RECORDS, Taşplakların kaldığı yerden derken ne demek istiyor? Amaçlarını, hedeflerini, tespitlerini kendi açıklamalarından öğrenelim.
“Ses kayıt teknolojisi, taşplak döneminden sonraki yıllarda büyük gelişmeler kaydetmesine rağmen, müziğimizin icra anlayışının, bu gelişmeyle paralellik gösteren olumlu bir seyir sergilediğini ne yazık ki söyleyemiyoruz. Aksine, gelişen teknolojiyle beraber, müziğimizin sadâsının başka bir şekle dönüştüğünü ifade etmemiz gerekiyor. (...)
İşte geleneğe çok daha ‘yakın’ olan, taşplaklardaki o sadâ, bugün artık sadece bir avuç meraklının malumu olan ‘uzak’ bir musikiye dönüştü. Taşplaklardaki musikiden uzaklaştıkça kaybımız çığ gibi büyüdü; üstelik bunun farkına dahi varamadık. Halbuki o seslerden mahrum kaldığımız uzun yılların sonunda ne kadar büyük bir zevk erozyonu yaşadığımız ortada. Şimdi o kaybı telafi edebileceğimiz bir fırsat yakaladığımızı hissediyoruz. Taşplaklardaki o tavrı ve ruhu önce anlamaya çalışmak, ardından da o ruhla bugün de musiki yapılabileceğini görmek ve göstermek görevine talip olduk. Bu görev her ne kadar çok kolay olmasa da, omuz vermekten geri duramayacağımız kadar önemliydi. Bu kültürün sesini, sadâsını, tavrını ve ruhunu yeniden keşfetmek hususunda her ne kadar biraz geç kalmış olsak da ‘bugünden tezi yok’ diyerek yola çıktık. Bugünün arşivini eskiyi taklit ederek değil, eski ruha bugün bürünerek, olması gerekene en yakın şekilde oluşturmak ve günümüzden geleceğe, gerçekten elle tutulur ve değer ifade edecek bir varlığı ve birikimi aktarmak istiyoruz.”
* **
ALATURKA Records ekibine bu uzun yolda başarılar diliyorum. Ödül kazananları da ayrıca tebrik ediyorum...
Paylaş