Paylaş
Bir yazarın metnini okuyan, onunla ilgili düşüncelerini, eleştirilerini söyleyen kişiye editör deniliyor.
Özel dosyada tanınmış, bu alanda ustalıklarını kanıtlamış editörlerin görüşleri yer alıyor.
Bu isimler; Cem Akaş, Selâhattin Özpalabıyıklar, Tanıl Bora, İlknur Özdemir, Rebecca Carter, Ali Ünal, Semih Gümüş, Elif Köksal.
Ben bilgisine, birikimine güvendiğim editörlerin sözünü dinlerim, önerilerini yerine getiririm. Bu tavrımın benim için olumlu sonuçlar verdiğini görmüşümdür.
Ne yazık ki bizde birçok yazar, eseri üzerinde editörün yapmak istediklerini dikkate almazlar, yazdıklarına değiştirilmez, tartışılmaz bir kutsal kitap gibi bakarlar.
Türkiye’de bu kıskanç tavrı alanların bazıları dışarıda, yabancı dile çevrilen kitapları için editörün söylediklerine itiraz etmezler.
* * *
BENİM de bazı kitaplarımın editörlüğünü yapmış olan Selâhattin Özpalabıyıklar, Editörüm ve Tedavi Görüyorum başlıklı yazısında, editörün ikircikli durumunu şöyle özetliyor:
“Editör hem mümin hem de inançsız biri. Yazar, hatta çevirmen bile olmayıp (belki de olamayıp, kim bilir?) editör olduğuna göre, demek ki bir yandan da çekingen tabiatlı. Yani pek ortalarda görünmek istemiyor. Buraya kadar iyi. Gelin görün ki, editör (Ortega y Gasset’nin ‘Çekingen olduğu için dünyanın bu en önemsiz işine soyunmuştur’ dediği çevirmen gibi) bir yandan kendini göstermek için yanıp tutuşur.”
Tanıl Bora’nın yazısının adı, ironinin dik âlâsı: “Editör: Tadilatçı Terzi.”
Editörün işlevinin, yetkisinin, gerek editör gerek yazar açısından nasıl bir ortak çalışma olduğunu Bora, Türkiye kadar hatta daha çok Batı ülkelerindeki çalışma düzeninden söz ediyor:
“Lektör, yani okuyucu bir tür üstat-editör olarak basılacak kitaba karar verir. Bu kararla birlikte, telif bir metinde yapılacak değişikliklerle ilgili önerilerin hükmü, gerek üstadın gerek yazarın rütbesine göre tavsiye niteliğinde olmaktan emredici olmaya dek değişebilir. Editör, yayına hazırlayandır; dosyanın / metnin kitaba dönüşmesi sürecini ‘yönetir’.”
İlknur Özdemir’in söyledikleri, editörlük kurumunun dünden bugüne değişimini anlatıyor:
“Eskiden yazarlardan gelen metinler, bir düzeltiden geçirilip yayımlanırdı, yazarın yazdıklarına hiç dokunulmazdı. Ya da çok iyi çevirmenlerin çevirileri de editörlükten değil genellikle sadece düzeltiden geçerdi.”
* * *
PEKİ bu durumda, okur ne düşünüyor, yazarın durumu nedir?
Yayınevi yönetirken bazı sıkıntıları yaşadığımdan ben daha çok editörleri savundum.
(*) Notos 27, s. 22, Nisan-Mayıs 2011.
Paylaş