Paylaş
Belli günler, belli kutlamalar iz bıraktığı oranda bir anlam taşır.
Birçok kadının öldürüldüğü, birçok kadına şiddet uygulandığı bir dünyada kadın derneklerinden, kadın haklarına gönül vermiş herkesten eyleme dönük planlar bekliyorum.
Pozitif ayrımcılık sadece bir terim değil bir hareketin başlatıcısı olursa etkili olur.
Şimdi televizyonlar ve basın, kadın çalışanları, üretenleri, emek verenleri gündeme getiriyor. Böyle günlerde kitabevleri kadın yazarların kitaplarından bir armağan paketi yapmalılar.
Bir ülkede hatta alanı büyütelim dünyada, kadının durumunu edebiyattan öğrenebilirsiniz. Dünya klasikleri kadın kahramanların zihinlerde yer ettiği örneklerle doludur.
Kadınların tarih içinde siyasetteki belirleyici ve öncü kimliklerini öğrenmeliyiz, dünden bugüne bakış açısı ancak böyle oluşur.
Edebiyat dışında sanat dünyasındaki kadınların da küçük boyutta biyografileri hazırlanmalıdır.
Artık az sayfada çok şey öğreten kitapların modası geçerli.
Klavyemin başına geçtiğimde, Mezzo kanalının ‘Woman&Music’ bölümündeki sanatçıları dinliyor, seyrediyorum.
İlk kadın orkestra şefinden bugüne çekilen çizgide, kadın orkestra şeflerini, özellikle bizim kadın şeflerimizin adlarını defterime kaydediyorum.
BBC Music dergisi bir sayısında, ‘Yaşa Kadın Şef!’ (Viva la Maestra!) başlıklı bir dosya hazırlamıştı.
Herbert von Karajan, klarnet sanatçısı Sabine Meyer’i Berlin Filarmoni’ye getirdiğinde erkek sanatçılar aşağıdaki gerekçeyle itiraz etmişlerdi:
“Kadının öylesine yoğun ev işleri vardır ki, orkestraya vakit ayıramaz. Madeni nefesli sazlara kadının gücü yetmez. Hele enstrüman trombonsa...”
Osmanlı’dan bu yana kadın bestecilerini okumanızı istemek hakkımdır, hepsinin Türk müziğine armağan ettikleri önemli besteler var. Teknoloji sayesinde onları bulup dinleyebilirsiniz.
Küçük bir müzik tarihi kitabından operaların kadın kahramanlarını öğrenebilir, onları dinleyebilirsiniz.
Türk musikisinde de birçok eser kadın solistleriyle birlikte anılır.
Şimdi Türk müziği, halk müziği, Batı müziği konusunda kitaplar yayımlanıyor. Onları okuyarak seçici bir dinleyici olabilirsiniz.
Pandemisiz günleri hepimiz, özellikle müzisyenler bekliyor.
Yaz konserlerine gidebileceğimizi umarım.
Televizyonda açık hava konserlerini dinleyip seyrettikçe özlemim artıyor.
Bir video seyrettim, bir orkestra elemanları, enstrümanlarını alıp doğaya açılmışlar.
Bir sanatçı ulu bir ağacın altında trompet çalıyordu.
Başka bir sanatçı kemanıyla deniz kıyısındaydı.
Bütün kadınların gününü kutluyorum.
ÇETİN EMEÇ’İ ANARKEN
HÜRRİYET’in genel yayın yönetmenliğini, yazarlığını yapan, bir suikasta kurban giden sevgili dost Çetin Emeç’i ölüm yıldönümünde mezarı başında anarız.
İyi bir gazeteci, iyi bir yazardı.
Babadan gazeteciydi, Selim Ragıp Emeç, Son Posta gazetesinin sahibiydi. Gazetenin başmakalesini de Mithat Cemal Kuntay yazardı.
Babası milletvekili olmuştu. Bu yüzden Çetin, siyaset gazetecilik ilişkisinde bağımsız kalmayı seçmişti.
Türkiye’de yayımlanan gazeteler kadar Fransız gazetelerini de okurdu.
Dostluğuna güvenilirdi, çünkü hiçbir düşüncesi kişisel çıkarlarının gölgesinde değildi.
Yazar olduktan sonra, akşam beş çayında benim odamda buluşurduk.
Anılar sökün edip geliyor.
İyi piyanist kızı Mehveş Emeç Birol’un konserlerine son anda yetişirdik. Çünkü hayatının ekseni gazeteydi. Çetin Emeç’i andıktan sonra onunla birlikte katledilen şoförü Sinan Ercan’ın da mezarını ziyaret ederdik.
Bizi en çok üzen faili meçhul cinayetlerdir. Çözülmediği sürece belleğimizdeki dosya hep açık kalır.
Onu gazeteden koparmak mümkün değildi, saat kavramını unuturdu.
Eşi Bilge Emeç’e, kızı Mehveş’e, oğlu Memo’ya ve Sinan’ın ailesine başsağlığı diliyorum.
Paylaş