Doğan Kuban’ın ardından

Doğan Kuban’ı, hakkında daha önce yazdığım yazılarımdan, notlarımdan cümlelerle anmak istiyorum.

Haberin Devamı

Onun mimarlık anlayışını, sanat tarihine yaklaşımını öğrenmek isteyenlere bir kitabı tavsiye etmek istiyordum.

Ceren Çıplak Drillat’ın hazırladığı ‘Mimar Doğan’lar... Üç Doğan’ kitabını.

Üç ünlü mimar Doğan Kuban, Doğan Tekeli ve Doğan Hasol’un mimarlık tarihine, özellikle İstanbul üzerine önemli bilgileri, görüşler var bu kitapta.

‘Üç Doğan’ sözü nereden geliyor?

Doğan Kuban’ın ardından

Hatırlatayım.

Doğan Kuban, Doğan Tekeli ve Doğan Hasol sık sık bir araya geliyorlar ancak ‘Üç Doğan’ deyişi ilk olarak Prof. Muammer Onat’ın, “Yine ‘Üç Doğan’dan birisidir” demesiyle ortaya çıkıyor.

Çok esprili ve hazırcevap olarak nitelenen Muammer Onat, bir gün Güzel Sanatlar Akademisi’nde Doğan Hasol’la karşılaşıyor. Hasol’a, “Biliyor musun ne oldu geçen gün? Akademide konferans var dediler, sormadım kimin konferansı olduğunu... Nasıl olsa ‘Üç Doğan’dan biridir diye düşündüm... Kuban, Tekeli ya da sen” diyor. Böylece, ‘Üç Doğan’ın isim babası Muammer Onat oluyor.

Haberin Devamı

İstanbul için söyledikleri, çözüm arayanlar için bugün de geçerli tespitleri yansıtıyor:

“Kuban: Ben üniversiteden mezun olduğumda nüfus 800 bindi. Şimdi, İstanbul 20 milyona uzanmış. Dünyada böyle bir şehir pek kalmadı.

Hasol: İstanbul eskiden tarihi yarımada, Beyoğlu, Boğaziçi, Üsküdar, Kadıköy, Adalar’dan ve biraz da banliyö treniyle uzanılan Bakırköy ve Yeşilköy’den ibaretti. Bugün İstanbul çok farklı boyutlarda...

Tekeli: Önce bir düzeltme yapayım: İstanbul’un nüfusu 2018 yılı başında resmi rakam olarak 15 milyondu. Ama bu rakam dahi İstanbul için dramatik bir büyüklük ifade ediyor.”

Bugün de hepimizin sorduğu soruların cevabını bu kitapta bulabilirsiniz.

Eğer İstanbul üzerine düşünecekseniz, bu kitabı okumanız şart.

(Kırmızı Kedi Yayınları)

BİZANSI REDDETMEYEN BİR OSMANLI

29. TÜYAP Uluslararası Kitap Fuarı’nın ‘Onur Konuğu’ydu Doğan Kuban. Ben de İKSV Salon’da onunla bir konuşma yaptım, ayrıca katkıda bulunan da Doğan Hasol’du. Basında yayınlanmayan bu konuşmadan önemli bölümleri aldım.

Haberin Devamı

Ben açış konuşmamda önemli çalışması ‘Cennetin Kapıları: Divriği Ulucamisi’nden söz ettim.

Kuban da bu çalışması üzerine konuştu.

Kuban, kitapta geçen söz konusu kapının 1229 senesine ait olmasına bağlı kalarak Türklerin Anadolu’daki ilk damgalarından bir olduğunu belirtti. Kendisinin 1965 senesinden bu yana bu kapı üzerine çalıştığını belirten Kuban, aslında Osmanlı mimari tarihçisi olduğunu, tarih bilgisi olmadan mimarlık olmayacağını söyledi.

O toplantıda Doğan Hasol, Kuban’a ne kadar Bizanslı olduğunu sorduğunda şu yanıtı aldı:

“Bizans’ı reddetmeyen bir Osmanlılıyım ben. Sarsıntısız, atlamadan, sıçramadan bugüne kadar geldim.”

Kültür ve mimarlık tarihimiz açısından gelecek nesillere rehber olacak çok önemli çalışmalar bıraktı Doğan Kuban.

Haberin Devamı

Yeri doldurulamayacak ve eksikliği hep hissedilecek.

Yazarın Tüm Yazıları