BEŞİR AYVAZOĞLU'nun Divanyolu-Bir Caddenin Hikáyesi; İstanbul'da yaşayan birinin mutlaka üzerinden geçtiği Divanyolu'nun öyküsü.
Zaman zaman deriz ya, şu taşların dili olsa da anlatsa, işte Ayvazoğlu onları dile getirmiş.
Suikastlar, zafer alayları, hürriyet kutlamaları... Hepsi bu caddenin üzerinde gerçekleşti.
Bizans'tan bugüne kadar, bir caddenin ekseninde; toplumsal, siyasal tarihimiz anlatılıyor. Yer yer mizahi bir dille, yer yer hayal gücünün bir romana dönüştürdüğü satırlarla anlatılıyor, yer yer de hayalle gerçek bir belgenin yardımıyla ortaya çıkıyor.
Sultanahmet'in ve Divanyolu'nun İstanbul'un Fethi'nden önceki önemini de Ayvazoğlu'nun kitabından öğrenebilirsiniz.
Yabancı güçlerin çatışma yerinin, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki durumunu tarihi perspektif içinde mukayese edebilirsiniz.
Divanyolu adı nereden geliyor?
‘‘Yeni Saray yapıldıktan sonra, Divan toplantılarına katılan vezirlerin konaklarına gidip gelirken bu yolu kullandıkları için Mese Caddesi Divanyolu diye anılır olmuş ve bazı vezirler saraya yakın olduğu için bu caddenin iki tarafına gösterişli konaklar yaptırmaya başlamışlardı.’’
Fetih'ten sonra Ayasofya'nın karşısına Saray'ın ana kapısı Báb-ı Hümáyun yapıldı.
Divanyolu'nun çehresini değiştiren 14 Eylül 1509 tarihli deprem, Bizans'tan kalma eserlerin yanı sıra Fetih'ten sonraki binaları da yerle bir etti.
İstanbul'u tahrip eden bir başka afet de yangınlar.
Ahmet Cevdet Paşa, eski yangınların yayılmasını iki nedene bağlıyor:
Hıyanet ve müsamaha.
Yeniçeriliğin kaldırılması, 31 Mart İsyanı gibi imparatorluğun siyasetini yeni baştan yönlendiren olayların öyküsünü de Ayvazoğlu'nun Divanyolu'nda okuyabilirsiniz.
Divanyolu'nun geçirdiği değişimleri okurken, İstanbul'daki doku bozulmasının tarihçesini de izleyebiliyorsunuz.
Bina yıkarak genişleme alışkanlığının çok önceleri başladığını fark ediyorsunuz.
Divanyolu'ndaki II. Mahmud Türbesi'nin içinde yatanların da adlarını bulabilirsiniz burada.
Anılar da süslemiş kitabı.
II. Abdülhamid'in cenaze töreninde hocanın sürç-i lisan ederek, II. Abdülhamid yerine, Sultan Reşad'ın adını anması.
Ercüment Ekrem Talu'nun isyan kalabalığı içinde canını kurtarması gibi.
Önünden geçip gittiğimiz II. Mahmud Türbesi'nin de yapılışını birkaç cümleyle yazımıza alalım:
‘‘Projesi Hassa Mimarı Karabet Amira Balyan'a ait olan ve Abdülhalim Efendi'nin nezaretinde yapılan türbenin inşasına ne zaman başlandığı bilinmiyor.
Sultan Abdülmecid tarafından 11 Kasım 1840'ta merasimle açılan türbenin avluya geçit veren kapısının üzerinde Yesárizáde Mustafa İzzet Efendi'nin nefis talik hattıyla, Ziver Paşa'nın yazdığı tarih manzumesi hakkedilmiştir.’’
Divanyolu, yok ettiğimiz güzelliklerin, yıkılan binaların üzüntüsünü yansıtıyor.
Divanyolu Kahvelerinde Hayat bölümü, bugünün Divanyolu'yla benzerlikler gösteriyor.
Bugün bu caddeyi daha iyi korumalıyız, Ayvazoğlu'nun önerdiği gibi Edirnekapı'ya kadar uzatmalıyız.
Bu caddede yürüyeceksiniz, Ayvazoğlu size rehberlik yapacak.
Sultanlardan sadrazamlara, fettan kadınlara, ramazan gecelerine, eski konaklardaki film çekimlerine kadar her şeyin renkli bir üslupla yazıldığı hoş bir kitap.
KİTAPTAN ALINTILAR
SERVET VE ESİRLER SİZE, BİNALAR BANA AİTTİR
Fatih, 29 Mayıs 1453 günü öğleden sonra beyaz atının üzerinde Topkapı'dan İstanbul'a girmiş, bu zaferi kendisine bahşettiği için Allah'a şükrettikten sonra maiyetiyle birlikte Ayasofya'ya doğru ilerlemeye başlamıştı. Yapıldığı günden beri dillere destan olan bu akıl almaz mabedin ihtişamı, etrafındaki tufeyli binalar yüzünden ilk bakışta fark edilmiyordu; genç hükümdar önünde atından inip içeri girince kendini birden tarifsiz bir azamet içinde buldu. Son derece etkilenmiş ve herhalde kazandığı zaferin büyüklüğünü daha derinden idrak etmişti. Bizanslı tarihçi Dukas'ın anlattığı doğruysa, o sırada bir yeniçeri muhteşem mabedin mermerlerini kırmaya (belki de bazı dini tasvirleri kazımaya) çalışıyordu; buna çok öfkelenen Fatih, ‘‘Niçin kırıyorsun?’’ sorusuna ‘‘Din için’’ cevabı alınca, ‘‘Servet ve esirler size yeter, binalar bana aittir!’’ diye bağırmış, hatta kılıcıyla bu yeniçeriyi yaralamıştı. Daha sonra maiyetinde imamlardan birine ezan okumasını işaret etti ve büyük mihraba geçerek muhtemelen ikindi namazını kıldı.
CADDE DAHA SONRA İKİYE AYRILDI
Her imar teşebbüsünde asıl kimliğinden biraz daha koparılan Divanyolu, 1934 yılında Şehir Rehberi hazırlanırken ikiye ayrılmış ve Atik Ali Paşa Camii ile Beyazıt arası Yeniçeri Caddesi diye adlandırılmıştır. Bu isim sadece kayıtlarda ve tabelalarda geçerliyse de, Yeniçerilerin Divanyolu'yla ilişkisini unutmamak gerekir; cadde boyunca dizilmiş eski yapılardan birinin duvarlarına kulaklarınızı dayayıp modern hayatın gürültülerinden bir an uzaklaşabilirseniz, bir zamanlar kazan kaldırıp Etmeydanı'ndan Atmeydanı'na, yani Aksaray'dan Sultanahmet'e yürüyen öfkeli yeniçerilerin taşlara sinmiş gulgulesini duyabilirsiniz.
BİR SUİKAST HİKAYESİ
Mahmud Şevket Paşa'nın otomobili o gün motoru durduğu için değil, Divanyolu'nun aşağı yukarı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Medresesi ile 1950'lerde tamamı ortadan kaldırılan Kemankeş Kara Mustafa Paşa Medresesi arasında daralan bölümde kalır. Gedikpaşa Divanıali mahallesinden getirilmekte olan Saraylı Hanım adlı bir kadının cenazesi ise trafiğin büsbütün sıkışmasına yol açmıştır. Tam o sırada ilerideki otomobilde bekleyen iki kişi ve dışarıda pusuya yatmış olan kişiler, Mahmud Şevket Paşa'yla yaverini kurşun yağmuruna tutarlar. İlk kurşunlardan biri Paşa'nın sağ yanağına isabet eder, yaver İbrahim Bey ise yediği kurşunlarla orada can verir.
Eşref Bey'le Kázam Ağa otomobilden derhal fırlayıp suikastçılara karşılık vermişlerdir; fakat Kázam Ağa yaralanıp düşer. Bu arada Topal Tevfik adlı suikastçı büyük bir cesaretle otomobile yaklaşarak Paşa'ya dört kurşun sıkıp yaya olarak kaçar. Diğerleri de otomobilleriyle sur dışına doğru hızla uzaklaşırlar. Çok kısa sürede olup biten bu hadisenin Divanyolu'nu nasıl bir kargaşaya sürüklediğini tahmin etmek zor değildir. Çorlulu'nun ve civardaki diğer medreselerin mollaları olup bitenleri saniye saniye izlemiş olmalıdırlar.
DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİ
Bıraktığım İstanbulZiya Osman Saba Alkım
Ford Mach 1 Sevim Burak YKY
Cezaevinden Babıali'ye Babıali'den TİP'e Şükran Kurdakul Evrensel Yayın