Paylaş
Bu sorunun yanıtını bir resim eleştirmeni başka türlü verir, benim gibi bir sergi ziyaretçisinin söyleyecekleri farklıdır. Serginin retrospektif özelliği taşıması zaten anlatıldı, yazıldı, bir ömrün ürünleri değerlendirildi.Ben biraz daha kişisel yaklaşacağım. Devrim Erbil’in hangi resimlerini özellikle çok severim, hangilerine sık sık, dönüp dönüp bakarım?Elbette İstanbul resimlerine.Bir yandan da bir özeleştiri yaptım kendi kendime. Acaba Devrim Erbil, beni böylesine etkileyen İstanbul resimleri yapmasaydı, benden bu kadar övgü alabilir miydi? İçten bir cevap isterseniz, hayır diyebilirim. Ama şunu da belirtmem gerekiyor ki, onunkiler İstanbul resmi değil, İstanbul şiiridir.Her kentin edebiyata, resme, müziğe yansıyışı, tür farklılığından ötürü zengin bir çeşitlilik gösterir, o zaman kente/sanat ilişkisine yoğunlaşmam da hoş görülebilir.İstanbul’u çeşitli tepelerden, çeşitli semtlerden gördüm. Hepsinde yaşadım, onları nasıl algıladım, belleğimde bıraktıkları iz neydi?İşte kırık dökük gözlemler, kişisel saptamalar Devrim Erbil’in resimleriyle ölümsüzlük, ebedilik kazanıyor.İstanbul nasıl bir şehirdir? Camisinden köprüsüne kadar bakanı büyülen, etkileyen bir kent. Peki bir Türk ressamı onu nasıl tuvale getirmeli?Böyle bir öneriyi yapacak kişilerden değilim, ama Erbil’in yaptıklarını görünce, işte İstanbul tuvale bu çeşitliliğiyle, yaşayan yanlarıyla gelmeli diyorum.Bir Türk ressamının resimlerinde, o kentin yaşama temposunu da görüyorsunuz.Müsaadenizle, cehaletin verdiği cesaretle bir saptamamı daha size ileteceğim.Ben o resimlerde minyatürden gelmiş bir görsel ustalığın da izlerini bulurum. Benim gibi sıradan bir ziyaretçi bunları bulabildiyse, işin uzmanı daha da derinden görebilir.
* * *
SERGİYE gittiğinizde, resimleri yaşamı ile birçok kitabı masa üstünde göreceksiniz. Devrim Erbil - Bir Sözlük Denemesi kitabındaki Mehmet Ergüven’in yazısı. Bir ressam, yalın ama kuşatıcı bir anlayışla nasıl yazılır, bunun örneği.Mehmet Ergüven, opera dünyasının olduğu kadar resim dünyasının da usta bir yazarı, yorumcusudur. Giriş yazısı, bir ressamın yapıtıyla tanışmanın ve devam eden ilginin edebi öyküsüdür. “1960’ların ilk yarısında boğucu bir yaz akşamı. Giriş katında yer alan bir dairenin balkon kapıları ardına kadar açılmış. Salonda asılı duran büyük boyutlu resmi fark etmek için meraklı olmaya gerek yok; kendiliğinden göze çarpan bir resim bu.1977 yılında İzmir’deki kişisel sergisini gezerken, Ataköy’de gördüğüm o resmin kimin imzasını taşıdığını çoktan biliyordum, ama Erbil’le ilk kez bu sergi nedeniyle yüz yüze geliyordum şimdi ve tanışma ile buluşma anları arasında kendiliğinden bir yüksek gerilim hattı oluşmuştu sanki.”Sözlük maddelerinin sayısı 32. Madde başlıklarını sıralamak gerekirse; Özgünlük, Düzenleme, Dokuma, Model, Suret, Doğa, Çizgi, Kalem/Fırça, Petekler, Merkez, Dipyüzey, Kuşbakış, Bakış Hattı, Duruş Noktası, Serme, Renk, Haletiruhiye, Taşma, Atmosfer, İfade, Mavi, Yeşil, Kırmızı, Çeşitleme, Dışarı, Ufuk, Işık, Eşitleme, Tasarım, Özgünbaskı, Halıresim, Yayılma.Mehmet Ergüven’in analitik çalışması, birçok kimsenin resimlerini anlayacak bilgiyi içeriyor. Benim özellikle seçip okuduğum maddeler Kuşbakış, Haletiruhiye, Kırmızı oldu. Siz de bu kitabı okuduğunuzda kendi beğeninizle bu bilgileri karşılaştırabilirsiniz.
* * *
DEVRİM ERBİL sergisini mutlaka görün.
Paylaş