Paylaş
MARMARA Ünversitesi İletişim Fakültesi'nin Zirvedekiler 2000 ödül törenine katıldım. Onur ödüllerinden birini de bana láyık görmüşlerdi, çok mutlu oldum.
Genç kuşaktan gelen her ödül, beni sevindirir, beynimin ve beğenimin tazelenme mekanizmasını ateşler.
Dünkü ödül töreninde iki olay beni çok etkiledi, yazımın asıl odak noktası da onlar.
Biri Lütfi Ö.Akad'a verilen ödülün salonda uyandırdığı saygı ve sevgi. Herkes ayakta alkışlıyordu.
Gani Müjde'nin ustalarına ödediği vefa borcuna da tanık olduk.
Fakülte dekanı Ünsal Oskay, ödül töreninin başında, çok hoş, içten bir konuşma yaptı. Bir öğretim üyesinden çok bir yazarın sıcaklığını taşıyan cümlelerdi bunlar. Akademik cübbesini bir yana bırakarak konuştu.
Onur Ödülü'nden birini almak üzere Lütfi Ö.Akad sahneye geldiğinde, Ünsal Oskay, onunla ilgili bir kaç hak edilmiş övgü sözleri söylerken, ağladı, Akad da gözyaşlarını tutamadı.
İki erkek de ağladı. Erkekler ağlamaz'ı yalanlarcasına. Nefret ettiğim bu sözü salondakilerin zihninden kovarak.
Erkek neslini, magandalığa, duyarsızlığa sürükleyen, gayrıinsani, barbarca bir görüştür bu.
Ünsal Oskay'ın o insani tavrı beni etkiledi, gerçekten de Türk Sineması'nın kurucularının öncüsü, nice güzel filmle Türk Sineması'nı var eden Akad'ın bütün filmlerini gördüm. Genç kuşağın da bunları izlemesini isterim.
Yalnız sinema tarihi açısından değil, toplumsal profilimizi, Anadolu'dan kente kadar bütün nirengi noktalarıyla perdeye yansıtma ustalığını ve dürüstülüğünü gösterdiği için.
***
GANİ MÜJDE, En İyi Senarist Ödülü'nü, iki kişi adına aldığını söyledi.
Teláffuz ettiği iki ustadan biri Lütfi Ö. Akad, diğeri de Oğuz Aral'dı.
Mesleğinin zirvesine tırmanan insanların, vefa borcunu ödemeleri, onların buraya hak ederek geldiklerinin göstergesidir. Vefa borcu, ödeneni değil ödeyeni yüceltir.
Yoksa ne Lütfi Ö.Akad'ın ne de Oğuz Aral'ın övgüye ihtiyacı vardır.
Ama inanıyorum ki, herkesin vefaya ihtiyacı vardır, çünkü o duygu insana insan olduğunu hissettiran duygudur.
Gani Müjde'ye sempatim arttı.
Hasan Ali Toptaş'ı ödül listesinde görünce, üniversite öğrencilerinin Sincan'da büyük şehirlerden uzakta, kendi köşesinde güzel romanlar yazan birini anımsamaları duygulandırdı beni.
Toptaş, ödülü Bin Hüzünlü Haz romanıyla kazanmıştı. Mekik oyası gibi bir kitaptır o, bir kez daha gündeme gelmesi edebiyat açısından bir kazançtır.
Ödülün değişik, benim onayladığım bir başka yanı da, ödüllerin sahiplerine öğrenciler tarafından verilmesiydi. Seçilenlere seçenler sundu ödülü.
Bu törenlerde, ödülleri genellikle tanınmış konuklara verdirirler, oysa öğrenciler hatırlı konuklardı dün.
***
ÜNİVERSİTELER'in kültüre sanata yaklaşımındaki çizgi gittikçe yükseliyor.
Onların gözünden kalite kaçmıyor.
Dünkü törenin tek cümleyle özeti.
Paylaş