Paylaş
Nobel Fizik Ödülü’nü alan Peter Higgs’in cep telefonu yokmuş.
Ödül aldığını nasıl öğrenmiş biliyor musunuz?
Yaşadığı Edinburgh’ta yürüyerek öğle yemeğine gidiyormuş, bir komşusu arabayı durdurup inmiş ve Peter Higgs’i kutlamış, önce neden kutlandığını anlamamış, komşusu açıklamış.
Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Alice Munro’ya da, ödül sekretaryası bir türlü ulaşamamış, araştırmalar sonunda ev telefonunu bulmuşlar, ancak mesaj bırakmışlar. Yazar da ödül aldığını telesekreterden öğrenmiş.
Televizyonda seyrettiğim bir reklam da çok hoşuma gitti.
Bir anne, bayram yemeğine gelen oğullarının, gelinlerinin ve torunlarının cep telefonlarını toplayıp bir tabağın içine koyuyor.
Akıllı telefon denilenin insanları aslında iletişimden koparıp aptallaştırdığını sergileyen uyarıcı bir reklam.
Benim cep telefonu kullanmayan iki şair dostum var, Cevat Çapan ve Eray Canberk.
Dijital dünyanın uzmanlarından biri Hürriyet’te yaptığı konuşmasında bir fotoğraf gösterdi.
Norveç’te bir metro istasyonundaki görüntüydü bu. Herkes önündeki ‘akıllı’ telefona bakıyor, dünyayla bağlantısını koparmıyordu.
Konuşan kişinin bir hatırlatmasını da unutmayacağım.
Bu düzenlenmiş, tasarlanmış bir görüntü değildir, olağan bir anın saptanmasıdır.
***
GERÇEKTEN de birçok kişinin gözü ekranda, sağ eli de bir robot düzeniyle durmadan çalışıyor.
Üstelik özrü kabahatinden büyük bir de cevapları var: Seni dinliyorum, kulağım sende. Gözümün içine bakarak konuş diyorum.
Ama herkes önemli bir haber bekliyor sanki. Ben de gündelik yaşamın içinde telefon kullanıyorum ama öyle dünyayı sarsan bir haber beklemiyorum.
Telefonlardan yakınıyorum, fakat cep telefonunun olmadığı dönemde başıma gelen bir olayı da yazmalıyım.
Bir gün Yeni Melek Sineması’na gitmiş, Arthur Hailey’nin Havaalanı (Airport) romanından uyarlanan filmi seyretmiştim.
Sinemadan çıktım, evi aradım, geleceğimi söylerken annem, ‘Aman hemen gazeteye git seni bekliyorlar’ dedi.
Gazeteye gittim, meğer tefrika romanın ertesi gün yayınlanacak yeni bölümü çekmecemde kilitli kalmış. Hemen açtım, dizgiye verdim.
BU arada gazete benim hangi sinemaya gittiğimi öğrenmiş, ayrıca Kalyoncu Kulluk Karakolu’na da adımı vermiş, polis de gelmiş beni aramış.
İKSV’nin sinema günlerinin önemli filmlerini Melek Sineması’nda seyrederdim.
Bu olaydan sonra gazeteye müdüriyetin telefonunu bırakırdım. Müdüriyet de oturduğum koltuğun numarasını bilir, arandığımda eliyle koymuşlar gibi bulurlardı.
***
ŞİMDİ diyeceksiniz ki, cep telefonunu yeriyor musun, övüyor musun?
Ben karara varamadım, durumu size aktardım. Kararı siz verin.
Bayramınızı kutluyorum, sağlık, esenlik diliyorum.
Bayramı geniş açıdan anlamak istiyorsanız, Can Yücel’in Yaşamak Bayramdır şiirini salık vereceğim.
Paylaş