KİTAPLARI pek çok dile çevrilmiş olan, dünyaca tanınmış Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un (1928-2008) cenaze törenine gidemediğim için, TRT İnt’ten izledim.
Onunla iki kez konuştum, görüştüm; biri Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı’nda, görüşmemizin fotoğrafında Ferit Edgü, Aras Ören de var, fotoğrafı da Dagyeli Verlag’ın sahibi Yıldırım Dağyeli çekmişti. İkincisi ise, İstanbul’da bir sempozyumda aynı oturumda konuşmuştuk.
Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te, devlet törenini gördüm, asıl önemlisi halkın ona gösterdiği saygı ve sevgiydi.
Türk şiirinin büyük ustası Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ünlü dizesini anımsamanın tam yeri: "Uluslar büyük evlatlarıyla soluk alırlar."
Tabutunun önünden ülkesinin insanları geçerken bu dizenin doğruluğunu düşündüm.
Yazar vasiyeti üzerine, babasının da mezarının bulunduğu Ata-Beyit’e gömüldü. Babası da bir haksızlığa kurban gitmiş.
* * *
CENGİZ AYTMATOV bizim ülkemizde sevilen, çok okunan bir yazardı.
Selvi Boylum Al Yazmalım, sinemaya onun eserinden uyarlandı. Yönetmenliğini Atıf Yılmaz yaptı, senaryosunu Ali Özgentürk yazdı, Türkán Şoray, Kadir İnanır, Ahmet Mekin oyunlarıyla filmin başarısını sağladılar.
Türkçeye çevrilen kitapların arka kapağındaki bir yazısı; edebiyatın, edebiyatçının yeri, işlevi açısından önemli: "Her yazar bir milletin çocuğudur ve o milletin hayatını anlatmak, eserlerini kendi milli gelenek ve törelerini kaynak alarak zenginleştirmek zorundadır.
Benim yaptığım önce bu, yani kendi milletimin geleneklerini ve hayatını anlatıyorum. Fakat orada kaldığınız takdirde bir yere varamazsınız. Edebiyatın milli hayatı ve gelenekleri anlatmanın ötesinde de hedefleri vardır.
Yazar, ufkunu milli olanın ötesine doğru genişletmek ve ’evrensel’ olana ulaşmak için gayret göstermek durumundadır. İyi yazar ’tipik insan’ ortaya koyma ustalığına erişen yazardır."
Yerellikle evrenselliğin birbirini izlemesi gerektiğini, eğer evrensele ulaşamazsanız edebiyatınızın kendi ülkenizin sınırları içinde kaldığını söylüyor, ne kadar doğru olduğunu edebiyat tarihi kanıtlamıştır.
* * *
CENAZE törenini televizyonda izlerken Názım Hikmet’i düşündüm, kendi ülkesinin topraklarında yatmayan iyi şairi. Eğer buraya getirebilirsek, burada ona bir tören yaparsak, sanırım bizim de sanatçılarımıza gösterdiğimiz sevgi ve saygıya yeni, iyi bir örnek olur.
Üstelik o böyle görkemli devlet cenaze töreni de istemiyordu.