Paylaş
ÖLÜMÜNÜN 25’inci yıldönümünde, “Cemal Süreya Sempozyumu”nda onu anıyoruz.
Pazartesi (27 Nisan 2015) günü saat 10.00’da Yıldız Teknik Üniversitesi Yıldız Kampusu Oditoryumu’nda, dört oturumda, onun yazdıkları yorumlanacak.
Açılış konuşmalarını benimle beraber Yakup Çelik ve Enver Ercan yapacak.
Bazı şairler var ki, edebi beğenimle onların kişilikleri birbiri içinde gelişmiştir.
Metinleri dışında onları tanımak, yakın dostları olmak, sanırım bu örtüşmenin gerekçesidir.
Cemal Süreya, tanıdıkça şiirine boyut katan dostlarımdan biriydi. Konuşmalarında, söyleşilerinde şiirinin yaratılış sürecindeki bazı aşamaları bulurdum.
Şiirin bir mucizevi tür olduğuna, onun gibi bazı şairleri okudukça inandım.
Şair nasıl olur sorusunun yanıtını, her zaman başka türlü yanıtlayabilirdi.
İkinci Yeni’yi onsuz düşünemesem de sadece bir akıma mal etmeyi eksik ve haksız bir yargı sayıyorum.
Mevkileri, unvanları, şiiri zedeleyeceğini düşündüğünden reddetti, başına konan devlet kuşunu hep kovdu. Şiirin simurg’unu beslemeyi tercih etti.
Ahmet Muhip Dıranas, “Ben şiir uğruna her şeyi feda ettim,” demişti, Necatigil de “Önce şiir gelir” derdi. Cemal Süreya da o mezheptendi.
İnce bir hüzün Türk şiirinde, şairlerinde var olan bir öğedir. Cemal Süreya’nın hüznü bana çok farklı gelir, ondaki hüznün içinde ince bir alay vardır. Dünyayı kuşatan her şeye karşı ironik tavrının bir göstergesidir.
Feyza Perinçek ve Nursel Duruel’in onun hakkında hazırladıkları kapsamlı kitap Şairin Hayatı Şiire Dahil’de söyledikleri bir cümle ne kadar doğru, onun için ne kadar geçerli: “Bir değil birçok Cemal Süreya vardı karşımızda.”
Orhan Duru’nun sözü bence şiiri üzerine söylenecekler içinde bir önem taşıyor: “Bir kuşak şairini arıyordu. Galiba buldu.”
Sivil toplum olmama acısının derin, onulmaz izleri biyografisinde gizlidir.
Dergiciliğinden söz etmeden bir Cemal Süreya portresi çizilebilir mi?
Papirüs, dergicilikte kendine özgü bir devrimin belgesidir.
O dergiye birçok şair için özel dosya yazısı yazdım.
En sevdiğim yazılar listesinde önemli yerlere konulur bunlar.
Şimdi Cemal Süreya’nın şiirini yeniden okuyanlar, özellikle genç kuşakların ondan nasıl yararlanacağı konusunda bir rehber kitap yazılmalı. Siyasal düşüncelerin şiirin içine nasıl yedirileceğini ondan öğrenmeli. Kaba bir ideoloji gösterisi yerine, yürekten vuran bir kelime, bir imgenin çoğu zaman en iyi slogandan daha etkili olabileceğinin göstergesidir kelimeleri.
*
HER zaman yinelediğim bir görüşümü yeniden yazmanın anlamı var mı? Bilemiyorum ama gene yazacağım.
Sempozyumda konuşacaklar, genç kuşaktan şair ve yazarlarla, genç akademisyenler... Cemal Süreya’ya yeni kuşağın yaklaşımı, değerlendirmesi onu yeniden tanımamızı sağlayacak. Her kuşak büyük bir edebiyatçıyı yeniden gündeme getirmeli.
Otuza yakın konuşmacıyı dinleyeceksiniz. Hiç kuşkusuz bunların kitap haline gelmesini öneriyorum. Kısaca oturum başlıklarını ve başkanlarını yazmalı.
I. Oturum: Şair Cemal Süreya, Oturum Başkanı Abdullah Uçman.
II. Oturum : Şair Cemal Süreya, Oturum Başkanı Aynur Koçak.
III. Oturum: Diğer Yönleriyle Cemal Süreya, Oturum Başkanı Emel Kefeli.
IV. Oturum: Diğer Yönleriyle Cemal Süreya, Oturum Başkanı Yaşar Şenler.
*
SEMPOZYUMA gelenlerin bir büyük şairi yeniden keşfedeceklerini umuyorum.
Paylaş