Doğan Hızlan: Çankaya'dan Yılanlar'a vize

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Fakir Baykurt'un 28 yaşında yazdığı Yılanların Öcü romanı Yunus Nadi Roman Armağanı'nı kazandıktan sonra Metin Erksan tarafından sinemaya aktarıldı. Fikret Hakan, Nurhan Nur, Kadir Savun, Aliye Rona oynamıştı. Filmin yasaklanması üzerine zamanın asker kökenli cumhurbaşkanı Cemal Görsel, Çankaya'da filmi seyretti ve oynanmasını sağladı.

Ben, bugün, filmi yasaklayanların, o cesareti gösteremeyenlerin, Fakir Baykurt'a kan kusturanların, sanatın özgürlüğüne düşman kesilenlerin, memleket gerçeğinden korkanların adlarını hatırlamıyorum ama Cemal Gürsel'i rahmetle anıyorum.

Tarih içinde bizim cumhurbaşkanlarının Baba işlevini taşımasının ardındaki gerçek, bu destekte yatar.

Yılanların Öcü yüzünden yazarın başından geçenlerin trajikomik öyküsünü, kitabın başında yer alan 'Yılanların Öcü'üstüne Meclisteki Tartışma'yı (Adam Yayınları, Kasım 1997, s.7) mutlaka okuyun.

Tekrar tekrar yazdım. Türkiye'nin toplumsal ve siyasal tarihini anlayabilmek, yazabilmek için yazarların cenderedeki hayatlarını ve buna rağmen yarattıkları eserleri okuyun yeter.

Köy Romanı yazılmasaydı, bana kalırsa, cumhuriyet kuşağı köy gerçeğini ayrıntısıyla tanıyamazdı. Köylü kavramının boyutunu öğrenemezdi.

Köy Enstitüleri olmasa, köy çocukları köyün sınırlarını aşıp başka bir dünyanın varlığının farkına varamazlardı.

İki gerekçe bile, o romanların önemini, edebiyatımız ve hayatımızdaki yerini yeterince ispatlar.

***

FAKİR Baykurt, kuşağının bir çok adı gibi, kendi yaşamını hep alçakgönüllü tavırlarının arkasında, acılarının gölgesinde sakladı.

Onun Özyaşam (Özüm Çocuktur, Papirüs Yayınları, Temmuz 1998, s.7) ana başlıklı kitabındaki girişi bu dediğimi destekliyor:

'Bu bir yaşam,Özyaşam...

1929'da sıcak bir yaz günü Akçaköy'de başladı. Altmış beşi geçti, yüksek gökler altında, insanlar içinde; acı tatlı sürüyor.

Bugüne gelesiye elimde kalem, insanın, kuşun, kurdun halini anlatan romanlar, öyküler yazdım. Özellikle köylüleri, ağzı var dili yok kadınları anlatmaya çalıştım. Kendimi anlatmaktan nedense kaçındım. Yazarlık bana yıllar yılı bir kamu görevi gibi göründü. Kendimi yazmak bencillik olur sandım. Oysa kusurlarımla, erdemlerimle ben de bir insanım. Bu işe geçten geç yöneldim.'

Türkiye'den göçe zorlanan yazarın, Almanyadaki gözlemlerinden, yaşantısından doğan romanlarının da Anadolu insanının gurbet macerasına yeni edebi pencereler getirdiğini biliyorum.

Yüksek Fırınlar, bu dönemin başarılı örneğidir.

***

DEVLET adamlarını, hükümet erkanını uyarmalıyım.

Otuz yedi yıl sonra, (roman üzerine tartışmaları yansıtan Baykurt'un yazısı 1962 tarihini taşıyor) bir yazara yaptığınız zulümle lanetlenmek istemiyorsanız, sanatçının, sanatın özgürlüğüne saygılı olun.



Yazarın Tüm Yazıları