‘ABD'den kızdıran proje’’ yazısının (Hürriyet, 29 Şubat Pazar 2004) içindeki bir maddeyi uygun gördüm:
‘‘Batılı klasikler Arapça'ya çevrilecek.’’
Ortadoğu'da başlatacaklarını söyledikleri büyük projede düşündüklerini, Türkiye Cumhuriyeti'nin tam 53 yıl önce gerçekleştirdiğini acaba biliyorlar mı? Sanırım işin kültür yanıyla ilgilenen uzman bunu bilir ya da biri ona öğretir.
Zamanın Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Maarif Vekili de (Milli Eğitim Bakanı) Hasan Áli Yücel, bizdeki Rönesans'ın başlatıcısı saymamız gereken ‘‘Milli Eğitim Klasikleri’’nin (Dünya Edebiyatı'ndan Tercümeler) yayınına karar veriyorlar, bunun için de bir Tercüme Bürosu kuruluyor, yayınların yanı sıra, bir de hálá başvuru kaynağı niteliği taşıyan Tercüme Dergisi yayınlanmaya başlıyor. Tercüme Dergisi'nin ilk sayısı 19 Mayıs 1940'ta çıkıyor, son sayısının tarihi de Ekim 1965. 84 sayılık parlak bir yayın ömrü.
Tercüme Bürosu'nun nasıl kurulduğunu, nasıl çalıştığını, ilk kitap listelerini kimlerin oluşturduğunu öğrenmek isteyenler, kısa bir süre sonra yayınlanacak, Halûk Oral ile M. Şeref Özsoy'un yazdıkları ‘‘Erol Güney'in Ke(n)disi’’ (YKY) kitabından öğrenebilirler.
* * *
‘‘BEYAZ KİTAPLAR’’ diye de adlandırılan bu kitapların başında yer alan İsmet İnönü imzalı 1-8-1941 tarihli önsöz, çeviri harekátının amacını dile getiriyordu:
‘‘Eski Yunanlılardan beri milletlerin sanat ve fikir hayatında meydana getirdikleri şaheserleri dilimize çevirmek, Türk milletinin kültüründe yer tutmak ve hizmet etmek isteyenlere en kıymetli vasıtayı hazırlamaktır.’’
Cumhurbaşkanı ‘‘tercüme külliyatı’’nın önemine değiniyordu.
Benim her zaman Türkiye'yi Ortadoğu'nun kültür öncüsü, yıldızı görmemin nedenini belki yabancılar da 53 yıl sonra, tercüme faaliyetlerimizdeki öncülüğümüze bakarak biraz algılayabilirler.
Klasiklerin listesini incelediğimizde, Doğu-Batı dünyasının bütün klasikleri, sadece edebi, fikri, felsefi değeri göz önünde tutularak çevrilmiştir, seçimi siyasal anlayış yönlendirmemiştir. Böylece dünyanın en seçkin eserlerini Türk okuru kendi dilinde okuyabiliyordu. Daha sonraki yıllarda ‘‘1000 Temel Eser’’ dizisini iktidarın siyasal eğiliminin yönlendirdiğini anımsatmak isterim.
Melih Cevdet Anday'ın saptamasına katılıyorum. Ona göre, sekizinci ve dokuzuncu yüzyıllarda Araplar, Yunan biliminin büyük bölümünü Arapça'ya aktardılar, on birinci ve on ikinci yüzyılda Avrupa'nın gerçekleştirdiği büyük çeviri akımı Rönesans'ı doğurdu.
Anday, bu iki atılımdan sonra kültür, uygarlık tarihine geçecek üçüncü atılım olarak da bu çeviri harekátını göstermektedir.
* * *
HİLMİ ZİYA ÜLKEN'in ‘‘Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü’’ kitabını bu projeyi yapanların çevirtip okumalarını salık veririm. Bir de Türkiye'deki uyanışı izlesinler.