Paylaş
Eskişehir Üniversitesi Rektörü Engin Ataç, bir konferans için beni davet edince, herkesin övgüyle söz ettiği bir bilim/sanat kurumunu tanımanın heyecanına kapıldım.
Kampüsten içeri girer girmez de, insan dokusundaki dostluk ve güveni sezdim.
Asıl beni bu kuruma bağlayan bir başka kadirbilirlikti.
Engin Ataç'ın makam odasından çıkar çıkmaz bir büstle karşılaştım.
Altında beyaz levhada Ahmet Yuşan adı yazıyordu.
Çoğu zaman aklım, mantığım, duygularımın emrine girer. İşte bu büst, üniversiteyi dolaşırken gözümün önünden gitmedi.
Belleğimin kartoteksinde durmadan onu aradım. Acaba ismini duymadığım bir bilim adamının büstü müydü? Gideremediğim merak duygusu beni tekrar o büstün önüne çekti. Altındaki biyografik bilgiyi okudum.
Ahmet Yuşan'ın, kuruluşundan beri orada çalışan, işini mükemmel yaparak üniversitenin bu güne gelmesinde kendince bir emek ortaya koyan 'odacı' olduğunu öğrendim.
Böyle bir üniversitenin yöneticilerinin, hocalarının, kompleksten uzak, çalışana verdikleri değerin bir göstergesiydi.
Türkiye'de işini iyi yapana verdiğimiz önemin, saygının derecesini tartışmak gerekir.
Yabancı ülkelerde çok iyi bir garson ödüller alır, mesleğinin doruğuna çıkar. Çünkü, mükemmeliyetçilik onu doruğa çıkarmıştır.
Ahmet Yuşan'ın büstünün dikilmesinin ardındaki gerçek budur.
* * *
ÜNİVERSİTEDE yaptığım konuşmanın konusu, ‘‘Türk edebiyatında eleştiri ve Nurullah Ataç’’tı. Dinleyicilerin, öğrencilerin ve öğretim üyelerinin soruları, edebiyatı izleyenlerin nitelikli tavrını yansıtıyordu.
Edebiyatın güncel adları ve sorunları onların gündemindeydi.
Ben, üniversitelerin kendini toplumdan ve çevresinden soyutlayarak bilim ve sanat yapmasını hep eleştirmişimdir.
Engin Ataç, hangi bölümü gezdirdiyse, üniversite dışındaki insanların, kurumların bu hizmetlerden yararlandığını alattı. Dışarıya açılmanın altını çiziyor.
Üniversitenin, daha küçük yaştaki çocuklara sanat eğitimi verişinin güzel bir örneğini de yaşadım burada.
'İlköğretim Okulları Açıklamalı Konseri'ne katıldım.
Çevredeki ilkokul öğrencileri salonu doldurmuştu. Konservatuar öğrencileri yaylı, nefesli, vurmalı çalgılarıyla sahneye çıkıyor, onlara enstrümanın adını öğretiyor, özelliğini anlatıyor, sonra da kısa bir konser veriliyordu.
İlkokul çocuklarının bu melodileri ses belleklerine kaydettiklerine inanıyorum.
Ressam, seramikçi, müzikçi dostlar kazandım.
Seramik Bölümü Ana Bilim Dalı Başkanı Zehra Çobanlı'nın Londra'da sergilenecek Osmanlı'nın 700. yılı dolayısıyla yaptığı, padişah tuğraları esintisini taşıyan seramiklerini gördüm.
Bahadır Gülmez'in çevirilerini okuyorum.
Rektör yardımcısı Halûk Gürgen'in sevecen açıklamaları hálá kulağımda.
* * *
ESKİŞEHİR'den unutamayacağım anılarla ve yeni dostlukların sevinciyle ayrıldım.
Ne hoşuma gitti biliyor musunuz?
Engin Ataç, bana üniversiteyi gezdirirken yaptıklarından çok yapacaklarını anlattı.
Bugünlerin kapanına kısılmayıp yarınları düşünen insanları severim ben.
Bayramınız kutlu olsun. Sağlıklı, mutlu olmanız dileğiyle.
İsveç'te Türk Filmleri Haftası
İSVEÇ'de 24 Mart-11 Nisan tarihleri arasında Türk Filmleri Haftası yapılacak.
Türk Gençlik Federasyonu (TUF) ile Kültür Bakanlığı işbirliğiyle gerçekleştirilecek Türk Filmleri Haftası çerçevesinde 4 Türk filmi gösterilecek. Stockholm başta olmak üzere Malmö, Norrköping ve Göteborg'daki Türk Kültür Dernekleri'nin belirlediği lokallerde gösterilecek filmler arasında 'Kasaba', 'Akrebin Yolcuğuluğu', 'Tabutta Röveşata' ve 'Eşkıya' bulunuyor.
ÜCRETSİZ İZLENECEK
Türk Filmleri Haftası'nda gösterilecek filmleri ilk önce Stockholm'de 24-26 Mart tarihleri arasında gösterime girecek. Tüm derneklerde filmlerin başlama saati ise 18.00 olarak belirlendi. Stockholm'de Rinkeby, Alby ve Huddinge Türk Kültür Dernekleri ile diğer kentlerde gösterime girecek filmler ücretsiz olarak seyredilebilecek.
Türk Gençlik Federasyonu Başkanı Ahmet Önal, ‘‘Bu filmleri gençlere ve
onların ailelerine sunarak, kendi dillerinde sinema seyretme zevkini vermeyi hedefledik ’’ dedi.
Paylaş