Paylaş
Nâzım Hikmet’in kitaplarını günümüzde rahatça alıp okuyabiliyoruz. Eserlerinin yasak olduğu günleri yaşayanlarsa o günleri belleklerinde saklar. Yön dergisinde çıkan şiirleri ve ardından Nadir Nadi’nin anılarında şairin adının geçmesi eserlerini okumayı özgürleştirdi. O zamana kadar birçok kişinin kitaplığında Bulgaristan’dan gelen Türkçe baskılar vardı.
Güney Özkılınç’ın ‘Nâzım’ın Bursa Yılları’ kitabı şairin Bursa Hapishanesi’ndeki yıllarını anlatıyor. Daha önce de Orhan Kemal’in şairle Bursa Hapishanesi’ndeki dostluğu kitaplaşmıştı. O kitaptan bir bölümü notlarımın arasında buldum.
Orhan Kemal izinli olduğu bir gece Bursa’daki sevgilisine gitmek istiyor. Nâzım bu ilişkiyi biliyor, tehlikesini de tahmin ediyor. Orhan Kemal gitmeye yeltenirken onu önlüyor. Bakın ne diyor? “Lenin, ‘en yetenekli arkadaşlarımız kadın etekleri altında yok oldu’ der.” O da ustasını dinleyip gitmiyor.
Orhan Kemal’in yanı sıra Nâzım’ın Bursa Hapishanesi’nde birlikte yattığı İbrahim Balaban’la tanıştım, Balaban’ın Şile’deki atölyesine de gittim.
Güney Özkılınç’ın daha önce ‘Yüzümde Nâzım İzi Var’ kitabı çıkmıştı. Özkılınç, yeni kitabının başında kitaba katkısı olanlara teşekkür ediyor.
Ataol Behramoğlu ‘Güney Özkılınç’ın Çalışması Üzerine’ yazısında Bursa Cezaevi’ndeki çalışmalarından söz ediyor:
“Nâzım Hikmet’in Bursa Cezaevi’nde geçirdiği toplam olarak yaklaşık 11 yılın, büyük şairimiz ve edebiyatımız bakımından ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. İlk kez otuzlu yaşlarında, ikinci kez kırkına yaklaşmışken kapatıldığı Bursa Cezaevi’nden, ellisine merdiven dayamışken ve bozulmuş bir sağlıkla çıkan Nâzım Hikmet, buna karşın bu yıllar içinde, insanüstü bir erdem ve çalışkanlık örneği göstererek başta ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’ olmak üzere en seçkin yapıtları arasında yer alan ürünleri verdi.”
Nâzım’ın Bursa Yılları
Güney Özkılınç
Kor Kitap
Kılınç’ın kitabında geçen, şairin Bursa Hapishanesi’nde yazdığı bir şiirini okuyalım:
Nasılsın? (İrfan Emin’e akrostiş)
İyi günlerde çok eller uzanır ellerime,
Resmimi, suratımı baş köşeye asarlar…
Fakat demir kapıların her kapanışında üzerime,
Ardında taş duvarların her kaldığım zaman,
Ne arayan beni, ne soran…
Eeeeh, daha iyi be, bunun böyle olduğu…
Minnetim ve borçluluğum yalnız sana kalsın,
İyi günlerimde benim unuttuğum insan eli
Nasılsın?
*
Cahit Sıtkı Tarancı da ‘Bir Şey’ şiirinde Nâzım’ı anar:
Bir şey daha var yürek avcısı
Utandırır insanı düşündürür
Öylesine başka bir kalp ağrısı
Alır beni ta Bursa’ya götürür
Yeşil Bursa’da koruk bir garip kuş
Otur denmiş oracıkta oturmuş
Ta yüreğinden bir türkü tutturmuş
Ne güzel şey dünyada hür olmak hür
‘O BENİM USTAM’
Kitapta, şairin Bursa’daki yaşamı, çevresi ve çalışmaları anlatılıyor. Orada da değişik alanlarda yaratıcılığını sürdürür. 17 Ocak 1938 gecesi halasının oğlu Celalettin Ezine’nin Nişantaşı’ndaki evinde, Hilmi Ziya’nın da bulunduğu yemekli toplantıda dergi projesi üstünde konuşulurken eve gelen polislerce gözaltına alınır.
Kitapta şu bölümler var:
Birinci Bölüm: Bursa : Şiire Mekân, Şaire Zindan
İkinci Bölüm: Keder ve Kasvet Köpürür, Yaşam Şiire Cüret Eder
Üçüncü Bölüm : Yaşamı Savunmak Gerekir
0 yılları anlamak için okunması gereken kişilerden biri de İlhan Başgöz.
Balaban ne diyor? “O dünyanın en büyük insanı, o benim ustam.”
Nâzım Hikmet de Balaban’ın ‘Mapushane Kapısı’ tablosu için şu şiiri yazar:
Altı kadın vardı demir kapının önünde,
beşi toprağa oturmuş; ayakta biri;
sekiz çocuk vardı demir kapının önünde,
besbelli henüz öğrenmemişler gülmeyi.
Altı kadın vardı demir kapının önünde,
Ayakları sabırlı, ellerinde keder
Kitabı okurken cezaevine giden ziyaretçileri, oradaki insanları da öğreneceksiniz…
Paylaş