Paylaş
2.TÜRK-YUNAN MEDYA KONFERANSI, iki ülke medya mensuplarının sağduyunun, aklın egemenliği için nasıl kolkola girdiklerinin poz verilmeden çekilmiş fotoğrafıydı.
Savaş çığlıkları suçlamasıyla birbirlerine gönderme yapanlar, bugün barış çığlıkları atıyorlar.
Politikacı emellerine kulak ve kalem verenler, şimdi sadece yetmiş iki dilde barışın çağrısını duyuyorlar.
Ülkeler birbirini tanıdıkça, düşmanlık kelimesini konuşma ve yazı dilinden kovarlar.
Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi açış konuşmasında, iki ülke arasındaki dostluğun pekiştirici harcına değindi:
‘‘İki ülke kamuoyunun zehirlenmesini önledik.
Politikacıların tekelinden kurtulduk.’’
Sözlerin ardındaki felsefeyi özetleyelim:
Medya işlevini üstlendi, görevini yerine getirmeye başladı. Artık bilgilendirecek ve aydınlatacak.
Panos Koliopanos da açışta, ‘‘Gün gelecek bütün medya bir araya gelecek.’’ dedi.
Çok doğru, savaş tahrikçiliği, insanların hálá ölmeyen barbar yanını gıcıklıyor. Savaşa adam kazanmak çok kolay. Önemli olan barışı hayata geçirebilmek. Edebiyat hep bunu anımsattı.
Barış sakin bir kuştur, onun peşine düşmek için olağanüstü çaba harcamak gerekir. Maratondur.
Savaş çığlıkları kesildiğinde, insanoğlunun dinmeyen feryadı başlar.
Türk-Yunan Medyası, artık bu gerçeğin ışığında sorunlara bakıyor.
* * *
ÜLKE edebiyatçılarının birbirine bakışı konusunda tavsiye edebileceğimiz bir kitap, sisleri dağıtacak nitelikte ve ciddiyette bir çalışmadır. Edebiyatın tarihe tanıklık ederken, kişisel değerlendirmelere de itibar ettiğini gösteriyor bu kitap.
Herkül Milas'ın yazdığı, ‘‘Türk Romanı ve 'Öteki'- Ulusal kimlikte Yunan imajı (Sabancı Üniversitesi)’’
Şimdi diyeceksiniz ki, sen hangi konu olursa olsun, edebiyatçıdan, sanatçıdan yana yontarsın.
Dinin yarısı insaftır, sözünden yola çıkıyorum. Hayatlarında insaf sözüne yalnız sözlüklerde rastlamış olanlar bile bana katılacaklardır.
Türk-Yunan edebiyatçılarının gidip gelmelerini, dostluklarını, kitap çevirilerini, birbirlerini haklı eleştirilerini 'uzo muhabbeti' diye bir kalemde kesip atanlar, edebiyatçıların emeğini unutmasınlar.
Bugün Atina ile Türkiye arasında dostluk yolunda yürüyenlerin, en azından ilk mıcırı edebiyatçıların döşediğini bilmelerini istedim.
Teşekkür borcumuz büyüktür onlara.
Onlar edebiyatın ortak beğenisinde buluşurken, dostluk kavramını, küçük çekişmelerin ötesine taşıdılar.
Sotiriyu'nun Benden Selám Söyle Anadolu'ya kitabını bir düşünün, dilimize çevrilen şairlerin güzel dizelerini belleğinizde bir tazeleyin.
Okuduklarınızın ardından, neden savaş, diye sormuşsunuzdur. Bizlere bu soruyu sordurtan edebiyatçılardır.
Daha geçenlerde Seferis için, Türkiye'de doğan Yunanlı şairin 100. doğum yıldönümü için İzmir'de panel düzenlendi.
Ritsos'un, Kavafis'in, Seferis'in, Elitis'in şiirlerini dilimize çevirenler, duvarımızdan politika panosunu indirmemizi sağladılar.
Kıbrıs'ta ayrı cumhuriyetlerde yaşayan şairler, dünya şiir antolojilerinde aynı bölümde buluşuyorlar. Çünkü şiir ülkesinde sınır yoktur.
Vasilikos'u, Myrivilis'i, Çirkas'ı, Andreadis'i, Venezis'i, Politis'i dilimize kazandıranların, iki halkın tanışması için gösterdikleri edebi, hayati, toplumsal çabayı kim inkár edebilir?
Bugünlerde yazarları, şairleri, çevirmenleri de hatırlayalım.
Ataol Behramoğlu/Özdemir İnce'nin 'Dünya Şiiri Antolojisi'ni, Cevat Çapan'ın 'Şiir Atlası'nı okuduğunuzda barışı özlersiniz. Savaştan, düşmanlıktan nefret edersiniz.
* * *
BİR otel salonundaki panelde kafamdan atamadığım çağrışımlardı bunlar.
Umarım ki delegeler, Gürbüz Doğan Ekşioğlu'nun çok sevdiğim, ağzında zeytin dalı saplı kalem taşıyan Türk-Yunan kuşlarının peşine takılıp giderler.
Paylaş