Bu sefer gemi denize açılmadı

GERÇEK Türk Diva’sı Leyla Gencer’i cuma günü ebediyete uğurladık. Külleri denize savrulurken ben hep, onun artık denizkızlarıyla birlikte söyleyeceğini hayal ettim.

Hüzünlü törenlerde kendinden oluşan sevgi kalabalığı beni etkiler. Resmi tören olmadan, insanlar bir sanatçıya duydukları sevginin, saygının cezbesine kapılıp Dolmabahçe Meydanı’na gelmişlerdi.

Rengim Gökmen’in yönetiminde, orkestra ve koro hem Mozart çaldı, hem Adnan Saygun.

Yunus Emre Oratoryosu, bir Diva’nın en yüce uğurlanış bestelerinden biridir.

Ünlü bir sopranonun sadece sesiyle, kayıtlarıyla uğraşmak bize yakışmazdı(!) kimileri hangi operaları söylemiş, hangi CD’lerinden nasıl okuduğu yerine, soy kütüğüyle uğraşmayı tercih ettiler.

Öbürü zor iştir, işin kolayı varken kendimizi zora koşmanın ne anlamı vardı.

Şimdi belki ben de bir alışkanlık kazanırım, artık dinlediğim her sopranonun önce soy kütüğüne bakacağım, sonra dinleyip dinlememeye karar vereceğim.

* * *

TEKNE denizde göründüğünde, Federico Fellini’nin, bu sahneyi çağrıştıran Gemi Gidiyor (E la nave va) filminden kareler gözümün önünden geçti. O filmde de opera şarkıcısı Edmea Tetua’nın, doğduğu yere küllerinin dökülmesi için bir gemide toplananların yaşantılarından kesitler vardır.

Yapılan törenler, yeterli mi? Daha doğrusu sadece törenlerle mi yetineceğiz ve sonra unutmaya terk edeceğiz?

Onun korsan CD’lerini Kültür ve Turizm Bakanlığı toplamayacak mı?

15 Mayıs gecesi, Bakan Ertuğrul Günay’ın yanında İKSV Genel Müdürü Görgün Taner’in elinde kül kutusunu taşırken AKM’deki törene gelişlerini televizyondan seyrettim. Hiç kuşkum yok, Ertuğrul Günay, bu CD’leri çıkarmayı aklından o anda geçirmiştir.

Zeynep Oral’ın külü denize dökerken nasıl bir ruh hali içinde olduğunu ancak onu yakından tanıyan, Leylá Gencer’in hayatını kaleme aldığı Tutkunun Romanı’nı okuyanlar anlayabilir.

Sevenlerinden, dinleyenlerinden, duygulandıran e-postalar aldım.

Sevgili okurum İsmet Şirin’in adını özellikle vermeliyim. Onun e-postasından bir bölümü size aktaracağım: "Ben 69 yaşında emekli bir memurum, klasik müzik ve operayı da çok severim. 2003 yılı ekim ayına kadar 23 yıl Brüksel’de Dışişleri Bakanlığı’nın teknik elemanı olarak NATO’da çalıştım. Milano’ya giden bir İtalyan dostumdan Leylá Gencer’in CD’lerini almasını rica etmiştim. Bana 22 adet CD’sini getirdi. Mağaza sahibi şöyle demiş: ’Bu CD’leri isteyen eğer bir Türk ise, kendisine söyleyiniz, bu zamana kadar bir kişide oldu bu koleksiyon, o da Türk’tü.’

Tahmin edeceğiniz üzere, hem bu CD’lere sahip olmaktan, hem de bunları alan 2. Türk olmaktan pek haz duymuştum."

* * *

OKURUMUN bu mektubu benim düşüncelerimi de özetlediği için yazıma aldım, sanırım Leylá Gencer’in CD kaydının olmadığını söyleyen, birtakım yazarlara yanıt yerine de geçmiştir.
Yazarın Tüm Yazıları