Paylaş
KASIM CİNDEMİR'in Islıkla Wagner Çalan Domuz haberini (Hürriyet, 24 ) okuyunca sabaha kadar uyuyamadım.
Bunca zamandır müzik dinlerim, düz ıslık çalmasını bile beceremem.
Elin domuzunun yaptığını yapabilmem için, Keyhusrev'in eşeğine konuşma öğreteceğini söyleyen hocayı bulmalıyım.
Bence Bruno Kompleksi tıp literatürüne geçebilir.
Müzikten nasibi olmayan biriyle Bruno kadar bile olamıyorsun, diye alay edebiliriz.
Bruno, Wagner, Beethoven ve Beatles'tan da parçaları seslendirebiliyormuş.
İrlandalı sahibi Patrick Hannah, domuz ahırında sürekli müzik çaldırıyormuş.
Sebebi estetik değil, müzik severlik hiç değil. Hain Hannah için ruhları değil etleri önemli.
Çünkü, müziği dinleyen hayvanların etleri daha lezzetli oluyormuş.
Müzikçilerin önünde Beatles'ın Yesterday'ini seslendirirken de gözleri yaşarmış tamahkár, iki yüzlü Hannah'ın.
Bir çiftçi de ineklerine Mozart dinlettikten sonra daha çok süt alır olmuş. Ben de bir kitabımın adını Ne kadar Mozart o kadar süt koymuştum.
Becerikli, müzisyen domuz bıçağın altına yatmaz. Yesterday'i söylemeye başlayınca Hannah'ın taş kalbi pamuk gibi yumuşar.
Zavallı, şakıyarak (!) arkadaşlarının etlerini lezzetlendirdiğini, mezbahaya gitme süreçlerini hızlandırdığını bilse, bu işe alet olmazdı sanırım.
Peki onları boğazlarken ne dinletiyor bu zavallı domuzcuklara?
Herhalde Requiem'i..
Bruno, onu ıslıkla çaldığında hepsi mezbahaya doğru gittiklerini fark edeceklerdir.
* * *
PROKOFİYEV (1891-1953)'in ünlü eseri Peter and the Wolf'u (Peter ve Kurt) bilenleriniz ,o parçada bir çok enstrümanın hayvanları temsil ettiğini hatırlarsınız.
Sözgelimi flüt kuşu, obua ördeği, klarnet kediyi seslendirir.
Kurt da burada korkutucu kimliğiyle sahneye çıkar.
Bruno'nun hangi enstrümanı temsil etmesi gerektiğini müzikçilere bırakıyorum.
Yazarken Yan Pascal Tortelier'nin yönetimindeki BBC Filarmoni Orkestra'sından dinliyorum bu parçayı, David Attenbrough da anlatıyor.
Ardından da Camille Saint-Saens'ın ( 1835-1921) Hayvanlar Karnavalı'nı düşündüm.
Fil, kanguru,kuş, yabani eşek, kaplumbağa var, domuz yok.
İşte iki ünlü besteci onu unutunca, Bruno da intikamını böyle almış.
Bence onu unuttukları için de Prokofiyev ile Saint-Saens'ı ezberlememiş.
* * *
MÜZİĞİN yüce gücü önünde bir kez daha saygı ve sevgiyle eğiliyorum.
Bruno kadar müziği bilemezsek, yaşamak neye yarar ?
Paylaş