TAKSİM'e sıkça çıkanlara iyi bir resim sergisine uğramalarını salık vereceğim.
Tüláy Tura Börtecene'nin Kaos ve Oluşum 2 adını taşıyan ve AKM Sergi Salonu'nda açılan sergisini.
Puslu bir cumartesi günü sergiyi gezerken, onun resimleri, resimde rengin ne olduğu konusunda beni yeniden düşündürdü.
Mavileri, oranjları, belki de sergi çıkışında beni yaratılış efsanelerinin çekirdeğine götürdü.
Yaşama sevinci miydi, hüznün sezgisel algılanması mıydı, yoksa resimle varoluş arasındaki ilişkinin gizli yaratısı mıydı?
İlhan Berk'in Tülay Tura Börtecene Resmi Üstüne Bir Öngörü Denemesi İçin Lied'inden bir bölümü almalıyım yazıma. Şairin ustalığı kadar, sergiyi gezmenizde bir rehber niteliği taşıması için:
‘‘Bir kozmoslu.
Güneşi ve gökkuşağını zorluyor.
Bir gökbilimci de diyebiliriz: Gökyüzünü bir ilk çağlı elma gibi karşısına alıp duyumlarıyla çalışan.
Bir coğrafyacı da.
Yerküreyi kendi dilinde okuyan: Yeryuvarını bir renk olarak gören; indirdiği renkleri (başta kırmızıyı, maviyi, sarıyı asal renkler olarak alıp) yeniden bir düzene sokan; yeni oluşumlar öneren bir simyacı.’’
Ressamın renkteki işlevi ne, bize göremediğimizi gösteren hangi özelliği?
Gerçekten de kozmos dediğimiz kavram üzerine, az renkli, az açılı bakışımızı renklendiriyor, çeşitlendiriyor. Resmi, bakmaktan öteye, görmeye götürüyor.
* * *
BÖRTECENE'nin resim serüveninin değişik kalemlere yansıyışını öğrenebilmek için, Kaos ve Oluşum II albümünü mutlaka edinmek gerekiyor. (Bilim Sanat Galerisi Yayını).
1959'dan bu yana bir ressamın değişik evrelerini, hep kendi kalarak, kişiliğini, özgünlüğünü koruyarak yaptıklarını, yazarların görüşünden okuyarak daha iyi anlıyorsunuz.
Serginin adının Kaos ve Oluşum II olması, ilk elde çağrışım mekanizmamı çalıştırdı. Her resme bakarken, kaosun dağınıklığının oluşumda odaklanmasını, ikisinin bir aratma sürecinde birleştiğini fark edeceksiniz.
Kaos ve Oluşum, birlikte var olan iki kavram, iki konum, iki dünya hali.
Albümdeki yazıları ya da daha önce yayınlanan Ahmet Oktay'ın Tülay Tura Börtecene kitabının da, sanatçıyı kuşatıcı bir iklim içinde anlamanın daha mümkün olacağı kanısındayım.
Börtecene bir konuşmasında, resminin çıkış noktasını belirleyerek, bize ipucu uzatıyor:
‘‘Ama ilk rengi seçtikten sonra tablo başlamıştır.’’
Ahmet Oktay'ın, ‘‘Börtecene'nin resimlerinde doğaçlama ve rastlantının önemli bir yeri olduğu söylenmelidir’’ sözüne katılıyorum. İzleyicinin o resim üzerine alabildiğine yorum ve beğeni yürütmesi de, bu çıkış noktasıyla bağlantılı olarak sürdürülebilir.
Başlayan tablonun tuvaldeki bitiminden itibaren de resme bakanda bu süreç başlıyor.
* * *
BÖRTECENE'nin resimleri, tuvalin arkasındaki dünyaya ulaştırıyor sizi. Rengiyle, düşüncesiyle, sezgisiyle.