Paylaş
Hayalet Oğuz içinde bulunduğum 1950 Kuşağı’nın yakından tanıdığı, dostluk kurduğu adeta bir roman kahramanıydı.
Bir romancı ancak onun gibi bir kahramanı yaratabilir, bütün unsurları özgündür. Tanısaydınız siz de onun bir romandan çıkıp geldiğine inanırdınız.
Hürriyet Yayınları’nın yönetimindeyken bize çeviri yapardı. Adnan Semih Yazıcıoğlu ile ben, Beyoğlu’ndan pek ayrılmadığı için çevirileri semtten bir kafeden veya lokantadan alır, telifini de orada öderdik. Hayatı Beyoğlu’nda geçmişti.
Keskin bir eleştiri sözlüğü vardı. Beğendiğini de beğenmediğini de doğrudan söylerdi.
Onun hakkındaki ilk kitap Sezer Duru-Orhan Duru’nun yazdığı ‘O Pera’daki Hayalet’ti.
‘ESPRİ YAPMAK İÇİN YAŞIYOR GİBİ’
Kaya Tanış’ın yazdığı ‘Burası Orası Değil (Hayalet Oğuz Kitabı): Oğuz Halûk Alplaçin Yaşamı ve Eserleri’ çok emek verilmiş, bilgi ve belgelerle övgüyü hak eden bir kitap. Kitabın başındaki ithaf, Tanış’ın duyarlılığının örneği:
“Hayalet Oğuz bir şiirini dostu Demir Özlü’ye ithaf ederek yayımlamıştı. Buna sığınarak da olsa, eğer varsa böyle bir hakkım, bu kitabı bu yıl içlere çekilen büyük yazar Demir Özlü’ye adıyorum.
Nihayetinde bir hayalete bir sürgünden kim daha yakın durabilir ki?” Demir Özlü onu nasıl tasvir ediyor: “Espri yapmak, haber toplamak için yaşıyor gibiydi. Bu benzersiz kişilik yapısı derin bir hayal kırıklığı üzerine mi kurulmuştu? Bilmiyorum. Ama yaşamdan zevk alan, neşesi olan bir insandı da...”
Kaya Tanış, Hayalet Oğuz’un yaşamındaki çok bilinmezleri açıklama çabasında bulunmuş, büyük ölçüde de bunu başarmış.
Burası Orası Değil (Hayalet Oğuz Kitabı)
Kaya Tanış
Kırmızı Kedi Yayınları
‘HASTANE KÖŞESİNDE ÖLDÜ’
Kişiliği hakkında bir alıntı: “1950 Kuşağı diye adlandırılan sanat ve edebiyat çevresinde kendisine herkesten ayrı bir yer inşa etmiş, dahası ölümünden bugüne değin o yeri daima koruyabilmiş bir isimdir Oğuz Halûk Alplâçin. Nam-ı diğer Hayalet Oğuz.”
Onun hakkındaki tanıklıklardan alıntılarla çalışmasını zenginleştirmiş. Haldun Taner ölümünden köşesinde söz etti. Ahmet Oktay“Yalnızlık içinde hastane köşesinde öldü” diye yazdı.
Ece Ayhan’ın sevdiği bir kişilikti: “Bir Hayalet Oğuz vardı, Nilgün Marmara vardı. Garip şekilde bunların hiçbirinde mülkiyet duygusu yoktu. Bunlar kendi alanlarında en uçta, en sınırda olan insanlar.” Tezer Özlü ‘Çocukluğun Soğuk Geceleri’ romanında ondan bahseder. Orhan Duru da onun meraklı olduğundan, herkesin ne yapmak istediğini öğrenme peşinde olduğundan söz eder.
Ergin Ertem’in de onun kişiliği üzerine verdiği bilgiler, anılar kitapta yer alır.
‘BALIĞIN SUYA İHTİYACI...’
Ölümünün ardından çıkan haber ilgi çekici notlar içeriyor: “Bir süre önce yitirdiğimiz Oğuz Haluk Alplaçin’in, yaşamı boyunca 40’ı telif, 77’si çeviri 117 kitaba imzasını attığını biliyor muydunuz?”
Takma adla yayımladığı kitapları, senaryoları, şiirleri, dergi ve gazetelerde çıkan yazı ve çevirileri de cabası. MEB Derleme Müdürlüğü yetkililerinden Nejat Çokay, sanatçının en yakınlarınca dahi bilinmeyen bu bilgileri bize aktarırken, “Aslında”, diyordu: “Onun yaşamı için bir uğraş gibi görünen yazarlığı, bir balığın suya ihtiyacı gibiydi.”
Lise imtihanında ona not vermeyen Nurullah Ataç’ı bir otel lobisinde yakalayıp yakınması da onun kişiliğinin göstergelerinden biriydi.
Bazı kitaplar var ki, insan sayfaları içinde kendini buluyor; kimi zaman güzel anılarını tazeliyor, kimi zaman aramızdan ayrılanların hüznü kaplıyor. Tanış’ın kitabının her sayfasını okurken geçmişe yolculuk yaptım. Gerçekten de Hayalet Oğuz ekseninde bir kuşağın yazısını, yaşama biçimini kaleme getirmiş.
Paylaş