Paylaş
Ankara'da, Selim İleri'nin çok sevdiğim bir kitabının adı hayatıma düşüveriyor, Cumartesi Yalnızlığı. Tatilciler şehri terketmiş, bencileyin şehrin sadık bendeleri, kitapçıları ve plakçıları mekan tutmuş.
Kalabalıklar hüzün verdi bana, kaybettiğim dostlarımın çehrelerini görmek istiyorum.
27 Mayıs 1960 sonrası, aylardan temmuz, üye olarak katıldığım ilk Türk Dil Kurultayı. Albümün yapraklarıdaki eksiklikleri düşünüyorum. Her biri bir başka karede donup kalmış hafızamda. Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Konferans Salonu'nda toplanıyoruz. Kurultay kokteyline İsmet İnönü gelecek.
İstanbul'dan Mavi Tren'e doluşmuşuz, yeni heves, yeni rejimin Başkent'ine gidiyoruz. Görevini müdrik insanların dışarıya vurulmayan ağırlığı çökmüş üzerimize.
Şimdi, o günleri hatırladıkça, Atatürk Dönemi'nin cumhuriyet kuşağınının analizini yapabiliyorum, ruh hallerinin, coşkularının psikolojik çizelgesi netleşiyor.
İki iyi şair, Edip Cansever ve Turgut Uyar'la birlikte restorandayım. Öğleden sonrasının güneşi vurmuş, kadehler tazeleniyor.
Sincan'a gelmeden içkiler tükenmiş.
Yataklı vagonların lokantalarını çok severim. Pencereden seyrederken, değişik manzaralar size hareketin doğaya kattığı güzelliği ispatlar sanki. Yazın bozkırları görürsünüz, kışın karlı yollarda ateş böceği gibi ilerleyen kamyon farlarını.
***
İhtilal'le ilk kez karşılaşıyoruz. Kitaplarda okutulanla yaşanan arasındaki farkı yeni yeni öğreneceğiz, hiç kuşkusuz unutamayacağımız acı deneylerle...
Biz genç kuşaklar, yeni rejimin; yeni, özgür bir hayat sunacağı konusunda bir şüphe taşımıyoruz.
27 Mayıs 1960 farklı mıydı? Ekonomi, politika, felsefe konusundaki bir çok kitap o serbest ortamda vitrinlere ulaşabildi. Biz Ankara'da bu havayı soluyorduk.
Yasakların delinmesi bizi sevindirmişti. Başkent bu yüzden bizim için bir mabed anlamını taşıyor, Anıt Kabir bir başka yere dönüşüyordu.
Belki de o zaman Ankara'ya yol alan Mavi Tren'in bir penceresinden Atatürk bakıyordu.
Bizim kuşağın, askeri darbelerle özgürlüğü bağdaştırmasının ilk acı karesi.
Kurultay bir şölene dönüşmüştü.
Akşamları, Yüksel Lokanta'sındaki buluşmalar. Arşive kaldırılmış fotoğraflar birer birer canlanıyor. Sepya fotoğraflar renklendimi yoksa...
Yaşar Nabi Nayır, Cahit Külebi, Orhan Ural, Akşit Göktürk, Tahsin Saraç ve Hikmet İlaydın.
Stad Oteli'nde kalıyorum. Yeşilliğe bakan masadaki sabah kahvaltısı günün güzel başlangıcı.
İlk Kurultay'daki heyecan soluyor, sonrakiler rutine dönüşüyor. Tartışmaların, kutuplaşmaların, kısır döngülerin Ankara'sı artık benim için çekiciliğini yitiriyor.
Kurultay'da seçimin çift taraflı gerekçeleri: Dikkat sağcılar geliyor, dikkat solcular geliyor.
***
Andre Gide'in sözü nerden düştü belleğime, ‘‘hatırlamak dert yaratır,'' diye yazmıştı.
Ben bu sözün doğruluğunu son Ankara yolculuğunda tekrar yaşadım.
Paylaş