EĞER bu sorunun yanıtını benden istiyorsanız hemen evet derim.
Time’ın (December 8, 2008) kapağında "Müzik Küba’yı kurtarır mı?" yazısını görünce, müziğin işlevini, bir ülkeyi temsil gücünü düşündüm.
Bu soruyu soranlar, ardından Küba’nın siyasal durumunu irdeliyorlar.
"Yoksul ve soyutlanmış Küba" diye nitelendiriyorlar ülkeyi.
Kübalıların yaşamlarını özetlerken, 1956 model Chevrolet ve müzik tutkularını yan yana getiriyorlar.
Bir klişe ama doğru. Müziğin Küba’yı yaşattığı kanısındayım ben de.
Bir ülkeyi kurtarmak sözünü biraz abartılı ve Amerikan bakışı olarak değerlendirsem de.
Yazar, 1999’da gece gündüz her yerde müzik olduğunu belirtiyor. Ben İKSV’nin getirdiği Bueno Vista Social Club’ı biliyorum, geçen yıl da dört kişilik grubun tek kadın üyesi Omara Portuondo, ülkemize gelmişti.
Müziğin birleştirici, günlük yaşamın içinde devam ettiği kanısındayım.
"Kurtarıcılık mı" başlığı bile bunu ispatlıyor.
MÜZİĞİN ULUSU OLUR MU?
GEÇEN aylarda BBC Music dergisinin kapakları dikkatimi çekti.
Bir ay kapakta, İngiliz Müziğinin En İyileri (Best of British) yazılıydı, diğer ayın kapağında da Yaşasın Fransa (Vive la France) vardı.
Birinin içinde İngiliz bestecileri ve onların bestelerinin iyi icraları yer alıyordu, diğerinde de Fransız bestecilerinin adları ve kayıtları yazılmıştı.
Bu iki başlık, evrensel dediğimiz ya da öyle adlandırılan müziğin ulusallığına bir gönderme sayılabilir mi?
İngiliz müziğine ayrılan derginin kapağında Britanya müziğinin 750 yılı yazılmıştı. Ayrıca ünlü bariton Bryan Terfel’in de İngiliz bayrağına bürünmüş bir fotoğrafı kapağa konulmuştu.
Vive la France! dergisinin kapağında Susan Graham vardı. İçinde de Fransız besteci Olivier Messiaen’in doğumunun 100. yılıyla ilgili yazı vardı.
Bazı ülkelerin bestecileri o ülkenin adıyla, müziğiyle anılıyor, bir tür ulusal kimlik ve aidiyeti de içeriyorlar.
* * *
BİZ bir müzik dergisinin kapağına, ulusal bir bakışla müziğimizi çıkardığımızda, çoksesli müziğimizin serüvenini yazdığımızda kimleri alacağız?