Paylaş
Onu yakından tanıdığım için fotoğrafların arkasındaki birikimi her karede hissettim.
Önce sanat açısından bir biyografi yazacağım:
Londra’dan yurda döner dönmez Vatan gazetesinin ünlü ‘Sanat Yaprağı’nı çıkaranlar arasında yer aldı.
Bilim, kültür, sanat çevrelerinin geniş ilgisini çeken ‘Tıpta Yenilikler’ dergisini yayımladı.
Sabahattin Eyuboğlu, Pierre Biro ile birlikte hazırladıkları ‘Renk Duvarları’ 1964 yılında Avrupa Konseyi’nin ‘Kültür Filmleri Ödülü’nü kazandı.
1965’te ‘Türk Sinematek Derneği’nin kuruluşuna öncülük etti. On yıl süreyle başkanlığını yaptı.
1968’den itibaren ‘Eczacıbaşı Renkli Fotoğraf Yıllıkları’nı çıkardı.
Bernard Shaw üzerine hazırladığı kitap, ‘Gülen Düşünceler’ adıyla yayımlandı.
Oscar Wilde üzerine hazırladığı kitabın da adı ‘Tutkular, Acılar, Gülümseyen Düşünceler’di.
Yıllarca İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın yönetim kurulu başkanlığını yürüttü. Vakıf beş dalda sanat festivali düzenliyor.
Yazarlardan, bilim adamlarından oluşan ‘Kültür Girişimi’ni kurdu.
Girişim kurulduktan sonra onu daha da yakından tanıdım. İşine gösterdiği özen, ödün vermezliği en belirgin özellikleriydi.
Aya İrini’deki konserlere herkesten önce gelir, kontrol eder, sonra yerine geçerdi.
Açılış konuşmalarında o yılın özelliğini anlatır, yerel yönetimlerin festivallere ilgisinin gereğine değinirdi.
80. yaş gününde dostları The Marmara’nın roof’unda toplanmışlardı, böyle bir geceye Türkân Şoray da katılmıştı.
Yazı yazan kuşaktandı, övgüsünü ya da yergisini hemen kâğıda dökerdi.
Köpeği Sacha’yı tanımıştık.
Bir gün Talât’ın (Sait Halman) bulunduğu bir ev ziyaretinde, köpeklerden konuşuyorduk. Halman bir doberman köpeğin kendisini ısırdığından söz etti.
İkimiz de bir türlü bir köpeğin bir insanı ısırdığına onu ikna edememiştik. Sonunda köpeğin değil, sahibinin onu ısırdığını kabul ettik. Tartışma bitti.
Dostlarıyla yaşadıklarını anlatırken, anılarımıza yeni bilgiler katardık.
Günlerden bir gün Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya on kelime vermişler, bu kelimelerle şiir yazmasını istemişler. Ortaya olağanüstü güzellikte bir şiir çıkmış.
Albümde, fotoğrafları üzerine birçok yazarın, sanatçının yazılarından alıntılar var.
Elbet bunları da okuyacaksınız ama asıl okumanız gereken, onun fotoğraf üzerine söyledikleri.
Kitabın başında Merih Akoğul’un ‘İşaretler, Renkler ve Biçimler – Şakir Eczacıbaşı’nın Bir Fotoğrafçı Olarak Portresi’ var.
16 bölümden oluşuyor:
“Şakir Eczacıbaşı’nın fotoğraf çekmeye başladığı yıllar, Anadolu’nun fotoğrafının varlığıyla bir kez daha keşfedildiği, ‘Belle Epoque’ olarak da adlandıracağımız o güzel ve bakir döneme rastlar.
Şakir Eczacıbaşı’nın yapıtlarını tümdengelim üzerinden okuyup, sonuç duygudan yola çıktığımızda, her türlü renk cümbüşüne rağmen bir hüzün duygusuyla karşılaşırız.”
Semih Balcıoğlu’nun ‘Semih Balcıoğlu’nun Çizemedikleri’ programının konukları Ara Güler ile Şakir Eczacıbaşı’ydı.
O programda Eczacıbaşı ne demişti?
“Teknolojiye kafayı takmayın, fotoğrafı çeken kişidir, makine değil.”
Şakir Eczacıbaşı’nın fotoğrafa dair söyledikleri:
Hiçbir resmi, belli bir kararla çekmedim
Doğa beni de çeker, herkes gibi... Ama doğanın içinde yaşamak istemem.
Hiçbir şey üzerine son sözü söylemek istemiyorum. Elden geldiğince izleyicinin tasarımlarına, düş gücüne, yorumuna bırakıyorum.
Yaşadıkları toplumsal ortamın da katkılarıyla Türk fotoğrafçıları sağlıklı bir yolda yürüyorlar.
Ben güzel İstanbul fotoğrafı çekmiyorum. Ben daha çok sokaktaki olayları, kent yaşamını, insan ilişkilerini, insanların coşkularını, tepkilerini, sevgilerini, nefretlerini, bunları çekmeye çalışıyorum.
KİMLERİN FOTOĞRAFLARI VAR:
Bir seçme yaptım
Füreya
Avni Arbaş
Nuri İyem
Burhan Doğançay
Genco Erkal
Sabahattin Eyuboğlu
Aliye Berger
Yıldız Kenter
Melih Cevdet Anday
Abidin Dino
HAKKINDA YAZANLAR
Haldun Taner
Onat Kutlar
Hasan Bülent Kahraman
İsmail Cem
FOTOĞRAFLARDAN hayatın anlarını yorumlayabilirsiniz
Editör: Cem Akaş
Kitap tasarımı: Bülent Erkmen
Paylaş