Paylaş
Yani 200 yıl önce.
2013’te yeni kitaplar çıkıyor; onun hakkında yazılar, araştırmalar okura sunuluyor.
Janet Todd’un The Companion to ‘Pride an Prejudice’ bunlardan biri.
Jane Austen’ın (1775-1817) yaşamını, kitabını anlatmayacağım. Okur çoğunluğunu biliyor.
Yıllardır bu kitabın çevirisi kitapçı raflarında var. Birbirinden nitelikli çevirileriyle okunabilir.
Benim derdim başka... Biz yazarların yıldönümlerinde sempozyumlar düzenliyoruz, konuşmaları kitaplaştırıyoruz ama bir kitabın yıldönümünde kapsamlı çalışmalar yapma alışkanlığı edinemedik henüz.
Tek anımsadığım, Yaşar Kemal’in İnce Memed’inin yayınlanışının 50’nci yılında Hürriyet Gösteri özel sayı hazırlamıştı. Bir de YKY, Üvercinka, İshak, Aylak Adam, Çocuk ve Allah ile başka kitapların yıldönümleri için özel baskılar yaptı, o kadar.
Bir kitap üzerine böyle anmaları yapamayışımızın bir başka gerekçesi olabilir mi?
Acaba böyle bir romanımız yok mu?
İnce Memed dışında belleklerden silinmeyen, her zaman, her kuşak tarafından okunan kitaplar var da biz mi bu ilgiyi göstermiyoruz.
Sanırım tartışılması gereken bir sorun.
Yazarın eserlerinin tümünden yola çıkmak ayrı bir araştırma seçimi olabilir, ama bir romandan, bir yapıttan bütünü kavrama çalışması çok değişik, özgün sonuçlara, yargılara götürebilir insanı.
Bir yazarı, şairi önce kendi ülkesi yüceltmeli, anmalı. O ismin yankısı ancak bu yöntemle yurtdışında görülür.
Aşk ve Gurur’u Altın Kitaplar Yayınevi klasikler dizisinde yayınlandığında ben de ona bir giriş yazmıştım.
Şimdi okuyabileceğiniz iki iyi çevirisini özellikle anmalıyım:
Nihal Yeğinobalı’nın çevirisi Aşk ve Gurur adını taşıyor Can Yayınları tarafından yayımlandı. Hamdi Koç’un çevirisinin başlığı Gurur ve Önyargı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlandı.
Zaman zaman İngiliz-Amerikan kitap dergilerinde yayınlanan en çok okunan ve hâlâ okunan kitaplar arasında bu romanın adı üst sıralarda yer alır.
* * *
YAZARIN adına hazırlanan sitesine girdiğinizde, Jane Austen Müzesi’ni görebilir, bilgisayar ekranında odalarını gezebilirsiniz.
Müzede yazarın adına açılan mağazada da, dönemin eşya ve giysileri satılıyor.
Bizim yazarlarımızın da böyle web siteleri olmalı, ayrıntılı bilgiler verilmeli, hakkında yazılanlar da burada yer almalı.
Okur için ne büyük kolaylık ve genç kuşak için de bir hazine. Bütün amaç, yazarı kitabının dışında da ilgi odağında tutmak.
Gurur ve Önyargı için biraz araştırma yaptığınızda özel bir durum dikkatinizi çekecektir. Ortalama her on yılda bir, ya televizyon filmi oluyor ya da dizi olarak yayınlanıyor.
İlk olarak 1940’da sinemaya uyarlanmış. Uyarlamanın senaristleri arasında Aldous Huxley var. En son da 2005 yılında gösterime girmişti, sinemalarda...
“Bu okunmaz, bu seyredilmez” sözlerinin ne kadar anlamsız ve geçersiz olduğunu bu örnek gösteriyor. Bizim de bu ilgiyi göstereceğimizden kuşkum yok.
Her kuşağa; edebiyat eserlerinin bir zincir özelliği taşıdığını öğretmeliyiz.
Gene aynı dertli konuya dönelim mi?
Bizim yazarlarımızdan hangisinin müzesi, müze/evi var.
Tevfik Fikret, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Sait Fait Abasıyanık, Necati Cumalı, Orhan Kemal.
Orhan Kemal Müzesi’yle oğlu Işık Öğütçü uğraştığından, onun kitaplarını orada bulabiliyorsunuz.
Ben diğer müzelerde de yazarların kitaplarının bulunmasını, satılmasını bekliyorum.
Onların eşyasının replikaları ne kadar ilgi görür.
Ben kendimden biliyorum, orayı ziyaret edenlerin hepsi kitaplarını almak ister, bir de anı objesi.
Bunları yapmak o kadar zor değil, üstelik ilgi çekicidir.
* * *
BELKİ bir araştırma yapılabilir.
Hangi kitapların yıldönümü yapılabilir diye. Bu sayede ihmal ettiğimiz eserleri, yazarları hep hatırlayabiliriz...
Paylaş