Paylaş
O da bir Köy Enstitülü.
O da yoksulluk ve yoksunluğun içinden gelip, Türk dil tarihine, edebiyatına damga vurmuş ustalardan biri.
‘Göğüne Sığmayan Bulut-Emin Özdemir Kitabı’nı* okurken, onu yeniden tanıdım, yeniden önemini vurgulama gereksinimi duydum. Söyleşiyi yapan öğrencisi Hatice Aydoğdu’ya da teşekkür borçluyuz.
Onun gibi arı dile gönül, emek vermiş biri beni bağışlasın, anıların en çekici yanı ‘sahih’ olması.
Meslek yaşamının yanı sıra özel yaşamını da anlatıyor kitabında. Özel yaşamda hiç kuşkusuz direncin doruklardaki örneğini göreceksiniz.
Kitabın başında Hatice Aydoğdu’nun Neden Böyle bir Kitap? yazısını, Adnan Binyazar’ın Sunu-Hayata Tutunmak yazısını okumalısınız.
Binyazar yazısında şöyle söylüyor: “Emin Özdemir’le yapılan, ‘Göğüne Sığmayan Bulut’ adlı nehir söyleşiyi okurken, onun hayata tutunmasını, beynin anlatımsal tansıklığının yansıması sayıyorum.
Emin Özdemir, yaşadıkları yanık gurbet türkülerine konu olan ‘yüzü sertleşmiş balçık’ suratlı insancıkların arasından kadersizlik çemberini kırarak eğitim-kültür-yazın dünyalarına gözünü açmıştır.”
Adnan Binyazar, onun için yapılması gerekenleri sıralamış, birçoğumuzun katıldığı bir anımsatma. Binyazar’ın yazısına aldığı, kitabın içinde daha ayrıntılı değinilen, köy romanları konusuna değişik yaklaşımı, belki bundan sonra yazacaklar için değerli bir not olabilir.
*
ONU tanımak için, Köy Enstitüsü’ne girişinden, öğrencilik günlerinden başlayıp, öğretim üyeliğine varıp, Türk Dil Kurumu’ndaki önemli çalışmalarına değinip, kitaplarına, edebiyat yazılarına gelirsiniz.
Edebiyat dünyasından birçok kişiyi bir romancı, bir portre yazarı ustalığıyla yazmıştır.
Özellikle benim de tanıdığım kişilerin, kişilik analizleri bölümlerini gülerek okudum.
Kişiler üzerine yazdıklarında, dürüst, gerçekçi betimlemeleri, onun her zaman doğruları anlatışının örnekleridir.
Meydan Larousse döneminde tanıştığı, çalıştığı Adnan Benk üzerine yazdıklarını okurken, Selâhattin Hilâv’la birlikte Adnan Benk’in evinde yediğimiz akşam yemeklerini anımsadım.
Ünsal Oskay’ı da çok sever, sayardım, bir kez daha duygulandım.
Dilcilerin bir bölümü, eleştirileri dil alanında yapmakla yetinirler, ben bunu eksik bir tavır olarak yorumlarım.
Emin Özdemir, bir dilbilimci olarak, başvuru değerinde edebiyat eleştirisinin sınırları içine giriyor, orada da yetkin biçimde dolaşıyor.
Bazı örnekler, yargımızı destekliyor:
“Tanzimat romanı roman değildir.”
“Çok acemi bir romancı bile Halide Edip Adıvar’dan çok önde.”
Köy romanı/romancıları üzerine görüşünü yazıma aldım, gerçeklik payı olan, tartışılması gereken bir yazı:
“Ferit Edgü de köy romanı yazmıştır; Fakir Baykurt da yazmıştır; ne bileyim Talip Apaydın da yazmıştır. Alın bir Ferit Edgü’nün köy romanını, orada bir dil estetiği, dil yoğunlaşması görürsünüz. Oysa benim demin andığım köy kökenli yazarların yazdıklarına bakın, o dil estetiğini göremezsiniz. Çünkü Ferit Edgü başka bir açıdan bakıyor, dışarıdan gelen birisi.”
Nehir söyleşinin son bölümünde, sevdiği türkülerin adları kitabı güzelleştiriyor.
*
EMİN ÖZDEMİR’i yakından tanımanızı sağlayacak bir kitap.
(*) Akılçelen Kitaplar.
Paylaş