Bir büyük sanatçının retrospektifi

BÜYÜK bir sanatçının, Yüksel Arslan’ın retrospektifini İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Santralistan-bul’daki ana galeride görebilirsiniz.

Haberin Devamı

Cumartesi sabahı sergiyi gezerken, Türkiye’de yaşayanların özellikle onun yapıtlarını görmek için zaman ayırmaları gerekir. Sindirerek, bir sanatçının yaşamı ile eseri arasındaki örtüşmenin nasıl bir usta yarattığını fark edeceksiniz.

Çok güzel düzenlenmiş bir sergi. Özenle hazırlanmış bir katalog.

Yüksel Arslan, 1970 yılından beri Türkiye’ye gelmiyor.

Arslan’ın yapıtları üç katta sergileniyor. Kronolojik bir düzenleme.

Sergiye girdiğinizde, yaşamını anlatan bölüm, yazıya eşlik eden görsel malzeme sizi sergiye hazırlıyor.

Yüksel Arslan’ın yaptıklarını gördükten sonra, hiç kuşkusuz Türk sanat tarihine bakışınız değişecek, beğenilerinizi yeniden gözden geçirme gereğini duyacaksınız.

Haberin Devamı

Videolardan da Defter’lerini, Karl Marx’ın Kapital’inin sayfalarındaki çalışmalarını izleyebilirsiniz.

Pompidou Sanat Merkezi’nin yöneticisi sergiyi gezerken, “Biz Yüksel Arslan’ı ihmal etmişiz” demiş.

* * *

YÜKSEL ARSLAN Retrospektifi katalogunun başında serginin düzenleyicisi Levent Yılmaz’ın giriş yazısı, serginin serüvenini anlatıyor.

Levent Yılmaz’ın Katedilmiş Yolların Dışında incelemesi, Yüksel Arslan’ın sanatını, yaratıcılıktaki aşamalarını yetkin ve anlaşılır bir dille yazılmış. Yazının ilk paragrafındaki Yüksel Arslan’ın etkisi bile nasıl bir ressam olduğunu gösteriyor adeta:

“Bir yazıya bir başkasının cümlesiyle başlamak pek tuhaf olsa da, olsun varsın. Deleuze, Georges Bataille’ın kurduğu Critique dergisinde Foucault için yazdığı yazıya şöyle bir cümleyle başlamıştı: ‘Şehre yeni bir arşivci geldi.’ Bu lafı pek severim. Etraf biraz eskimiştir ve birden yeri biri gelir ve Söylemin Düzeni’ni değiştirir. O yüzden de Orhan Koçak’ın Yüksel Arslan hakkında yazdığı şu cümleyle karşılaştığımda çok sevindim: ‘Ve birdenbire 1950’lerin ortasında Yüksel Arslan gelir.’ Evet, aniden gelir Yüksel Arslan. Şehrin ve sanat dünyasının yeni Arslan’ı odur artık. Kükrer gibi güler, dünyaya bakar ve çizer. Ama Yüksel Arslan’ın biricikliğini, adım adım kurulacak olan o biricikliğini, kimseye benzemezliğini anlatma niyeti taşıyan bu ‘aniden gelir’ lafını biraz açmalı: Yüksel Arslan şehrin merkezine hakikaten biraz uzaktan, Eyüp’ten gelir. Üstelik de yürüyerek gelir. Burada tramvay yoktur ve Peyami Safa’nın Fatih Harbiye’si yerini Eyüp Beyoğlu’na bırakmıştır; ayrıca Arslan bu yolculuğun sonunda Eyüp’e geri dönmeyecek, Paris’e gidecektir. Sahi nereden gelir Arslan, nereye gelir, nereye gitme niyetiyle gelir?”

Haberin Devamı

Hiç kuşkusuz bu kitaptaki bazı adları özellikle vermek gerekiyor: Sabahattin Eyüboğlu, Sezer Tansuğ, Mazhar Şevket İpşiroğlu, Adnan Benk, Selâhattin Hilâv, Orhan Duru, Ferit Edgü. Saydığım isimlerin Yüksel Arslan’la ilgili katalogda yer alan yazıları ayrı bir lezzet içeriyorlar.

Ferit Edgü, katalogdaki Yüksel Arslan’ın Son Resimleri yazısında, ilk yapıtlarından bugüne gelişini, özlü biçimde bize iletiyor:

“Yüksel Arslan’ın kurduğu dünya, yazın’ın, felsefenin, resmin, arkeolojinin, halk sanatlarının sınırlarında kurulmuş bir dünyadır. Dolayısıyla birçok benzeri olan, ama bir tek benzeri olmayan bir dünyadır.

Sanatçının bu dünyasına girmek için, ilkin sanatla ilgili önyargılarımızı bırakmak, buna karşılık ‘bilgi’ edinmek zorundayız! Çünkü bir anlamda bilgiyi resimliyor o. Bu resimlere, patlıcanlı bir naturemorte’a bakar gibi bakamayız.

Haberin Devamı

Bu resimlere, bu tür önyargıları bırakarak bakanlar, ancak onlar okuyabilir bu resimleri.”

* * *

YÜKSEL ARSLAN Retrospektif’ini bir yazıyla bitiremem, bu yazı onun sergisine gitmenin önemini belirten bir çağrı belgesi olabilir ancak.

Yazarın Tüm Yazıları