Doğan Hızlan: Beyoğlu’nda sonbahar

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

AHMET ALTAN, ‘‘Bir fresk gibi...’’ yazısında (Aktüel, 14-20 Eylül); benim duygularımla, ürpertilerimle aşinalık kuruvermiş:

‘‘Zaman, sonbaharla birlikte derinleşip genişler, geceler büyür, öğleden sonralar büyür, sabahlar büyür; zamanın o genişliği içinde yalnızlığımla büzülüp ürperirim, varlığım hiç bir anı doldurmaya yetmez, tenhalaşırım.

Bu korkuyu ve onun kadar büyük isteği hissedip telaşlandığımda, anlarım ki sonbahar gelmiştir.

Başımı kaldırıp bakarım, oradadır.’’

Söylemekten, yazmaktan usanmadığım, Arthur Rimbaud'nun dizesinin esintisini hissetmiş sanki:

‘‘Birdenbire sonbahar.’’

İstanbul öyledir, mevsim geçişleri anidir. İnsanın ruh halini hazırlıksız yakalamanın keyfini çıkarır bu şehir.

Günler kısaldı, sözünü sık kullanırız da karanlık geceler uzadı, diyemeyiz.

Sonbahar öğleden sonralarını çok severim, insanı kandıran güneş, ay'ı çağırırken 'ruh üşümesi'ni de davet eder.

Yapışkan yaz gitti diye hayıflanmam, sevinirim.

Herşeyin unutulup avareliğin kol gezdiği bir mevsimle nasıl bağdaşırım?

Beyoğlu'nun yazın gölgeli sokaklarının ıssızlığı, yavaş yavaş insan sesleriyle dolarak yaşadığını ispatlamaya çalışır.

***

SONBAHAR gelince Beyoğlu daha bir güzelleşir.

Yazın orayı terkeden vefasızlar özlemle dönerler. Onun çağrısına direnemezler.

Sonbaharın hüzünlü sevincine, dinlenecek müziklerin, seyredilecek filmlerin, görülecek tiyatroların, okunacak kitapların, görüşülecek dostların heyecanı karışır.

Sonbahar öğleden sonrasında - 'Öğleden Sonra Aşk' ne güzel filmdi, değil mi? - İstiklal Caddesi'nin kalabalığına karışıyorum.

Taksim'in dağdağası içinde, kitapçılara, CD ve kaset satan mağazalara uğrayarak Tünel'e doğru iniyorum.

Bugünü yaşarken, dünün Beyoğlu'sunu anılarımdan, hatırladıklarımdan, okuduğum kitaplardan üst üste koyarak, kafamdaki gel-gitlerle yürüyorum.

Eski Beyoğlu'nun özlemini çekenlerin, bazan ben de dahil olmak üzere, yeni Beyoğlu'ya haksızlık ettiğimizi düşünüyorum.

Nostaljinin iyimser abartısı içinde İstiklal Caddesi'ni, Babıáli Yokuşu gibi anlatıyoruz. Sanki kitapçılardan geçilmiyordu...

Oysa, anlı şanlı caddede bir Kitap Sarayı bir de Haşet vardı. Sonraları Necdet Sander Kitabevi ile Frenç-Amerikan Kitabevi açıldı.

Sokakla düz ayak kitap, kaset ve CD satanları saymazsanız, İstiklal Caddesi'nin kültür alanı bugün eskiye oranla çok genişlemiştir.

UĞradığım kitapçılardan bazıları:

Pandora, Adam, Mefisto, Simurg, Sabah kitabevi, Yapı Kredi Kitabevi, Robenson, Ada, Arkadaş, Metro, Haşet, İstanbul Kültür Merkezi, İstanbul Belediyesi Kültür Dairesi Yayınları.

En yenileri bulamasanız da, müziğin geniş yelpazesinde her türü bulabileceğiniz müzik mağazalarını da ziyaret ettim.

Altuğ, Lale, Ada, İstanbul Belediyesi'nin CD ve kasetlerini satan kitap ve müzik evi.

Müzik kitaplarına bakmak, ünlü bestecilerin seçilmiş icralarını dinlemek istiyorsanız Borusan Kültür Merkezi'ne de uğrayabilirsiniz.

***

AHMET HAMDİ TANPINAR, ‘‘Bizim nesil için İstanbul, dedelerimiz hatta babalarımız için olduğundan çok ayrı bir şeydir. Her büyük şehir nesilden nesile değişir,’’ diye yazmış.

İstiklal Caddesi'ne, Beyoğlu'ya da böyle bakmak gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları