YIL 1927... Dünyaca ünlü piyanist Wilhelm Kempff, dinleyicilerin arasında Atatürk'ün de bulunduğu Ankara Halkevi binasında bir resital veriyor; sonra da piyanistin deyişiyle Kemal Paşa ile birlikte yemek yiyor.
O geceyi ünlü piyanist şöyle anlatıyor:
‘‘Resital bitti. Kemal Paşa, beni Çankaya'ya yemeğe davet etti. Yemek saat 23.00'e kadar sürdü. Konuklar çıkarken, Paşa benim kalmamı istedi. Konuşmaya başladık. Paşa, Türkiye'de hukuk, eğitim gibi çeşitli alanlarda reformlar yaptığını söyledi.
Ve konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘Ancak Batı kültürünün tamamlayıcı parçası klasik müziktir. Bu açıdan da, klasik müziğin bütün vatan sathına yayılması gerekmektedir.
En çok korktuğum, bu reformlara paralel olarak klasik müzik reformunu gerçekleştiremezsek reformları tamamlayamamış oluruz.’
Bana kimi tavsiye edebileceğimi sordu. Ben de, zamanın büyük orkestra şefi Wilhelm Furtwangler’in adını verdim.
Sohbetimiz sabah saat 04.00'e kadar sürdü.''
Olayın sonrasının gelişimini özetleyeyim:
Türk hükümeti Furtwangler'i davet etti. Konservatuvarı kurmak, müzik eğitimi konusunda programlar hazırlaması için.
Furtwangler, işlerinin yoğunluğu, angajmanları dolayısıyla gelemeyeceğini belirtti ve yerine Paul Hindemith'i tavsiye etti. Hindemith geldi, bir rapor hazırladız ve Ankara Devlet Konservatuvarı'nı kurdu.
Kempff, bunları İdil Biret ile eşi Şefik Yüksel'e, 1982 Haziranı'nda Akdeniz'e bakan Positano'daki villasında anlatmış.
Sözünü, ‘‘Kemal Paşa büyük bir adamdı’’ diye noktalamış.
* * *
MODA Burnu'nda, adalara bakan İdil biret'in evindeyiz.
Güzel bir akşamüstü. Cahit Kayra, İdil Biret, eşi Şefik Yüksel, Hami Çağdaş ve ben.
Müzikle uygarlık arasındaki paralelliklerden söz ettik uzun süre.
Atatürk, reformların tamamlanmasında müziğin yerinin birinci unsur olduğunu çok iyi bilen liderlerdendi.
Aylar önceki bir yazımda Bernard Lewis'in What Went Wrong? kitabında da demokrasinin gerçekleşmesi, çoğulcu anlayışın yerleşebilmesi için çok sesli müziğin bir ön koşul olduğu tezini savunduğunu belirtmiştim.
İkisi arasındaki anlayış benzerliğine bir kez daha dikkati çekmek isterim.
Devrimlere bir bütün olarak baktığınızda, müziğin bunlar arasındaki bağlayıcı işlevi üstlendiğini tekrarlamaya gerek yok.
Harika Çocuklar Kanunu bu açıdan çok önemli. Çünkü gelecek kuşakların eğtimini sağlıyordu.
* * *
CUMHURİYETİN kültür politikasını yerleştirmek, onu anlayabilmek, çağdaş çerçevenin içine oturtmak için devlete düşen, bu müziğin yaygınlaşmasını programlamaktır.
Bir düzeltme:
‘‘Basketbolcuların takvimi hoşuma gitti’’ başlıklı yazımda bir yanlış yapmışım.
Ma Che Musica, Ama Ne Müzik, Ne Müzik Ama olacakmış doğrusu. Ben Ama hayır müzik var diye yazmıştım.
Okurlarım Axel B. Çorlu'ya, Tevfik Ünver'e, Ahmet Madenli'ye dikkatleri için teşekkür ederim.