Paylaş
Ne olursa olsun bir kitabı, bir kütüphanede, bir dostun kitaplığında veya bir sahafın uzun araştırmaları sonrasında bulabilirsiniz. Ya dergiler?
Zamanında çıkmasını heyecanla beklediğimiz, alır almaz yapraklarını çevirmeye başladığımız dergileri bir süre sonra -hele ki yayını sona erdikten sonra- bulmanın zorluğunu özellikle incelemeciler, araştırmacılar, eleştirmenler bilir. Çünkü tam koleksiyonlar zamanı gelir en önemli hazine niteliği kazanır.
İstanbul’un 100 Süreli Yayını kitabını okurken, birçok derginin zamanındaki okunurluğunu, önemini, özgünlüğünü belleğimde tazeledim. Kitabı hazırlayan Ergun Çınar, Giriş yazısında dergiciliğe bir genel bakışın notlarını iletiyor bize:
“İstanbul’daki ilk dergi, Fransız Büyükelçiliği tarafından çıkarılan Bulletin de Novelles’dir.
Osmanlı Devleti’nde Türkler tarafından yayımlanan ilk dergi ise Vakayi-i Tıbbiye’dir (1849). Aylık yayımlanan bu mesleki sağlık dergisi toplam 28 sayı çıkmıştır. Ancak Vakayi-i Tıbbiye’yi gazete kabul edenler, Mecmua-i Fünun’u ilk dergi olarak kaydeder. Aylık olarak çıkan bu dergi, 1862-1867 yılları arasında 47 sayı çıkmıştır... Elinizdeki seçkinin öncelikli ölçütü, yer verdiği derginin İstanbul’da çıkmış olma şartıdır. Yine de elinizdeki seçki her türlü eleştiriye açıktır. Bu kitabın hazırlanması sırasında unutulan ya da ihmal edilen bazı dergilen mutlaka olmuştur.”
* * *
VARLIK dergisinin ilk sayısının kapağına baktım. Tarih 15 Temmuz 1933. Kurucusu Yaşar Nabi Nayır’ın nasıl çalıştığını, nasıl emek verdiğini bilenlerdenim. Dergi hâlâ çıkıyor. Uzun yıllar edebiyatın pusulalarından biriydi.
Musiki Mecmuası’nı alanlardanım, içindeki bilgiler ve notalar, hobim için çok yararlı kaynak oluşturuyorlardı. Dergiyi kuranlardan Lâika Karabey’i tanıdım, tamburunu dinledim. Ethem Ruhi Üngör’ün de (kitapta Güngör diye yazılmış ilerdeki baskılarda dilerim düzeltilir), kitabı var, onun müzik aletleri koleksiyonunun akıbeti hâlâ meçhul.
Hangi yazar, şair, genç edebiyatçı Yeditepe dergisini okumamıştır. Hüsamettin Bozok dergisiyle, yayınladığı kitaplarla Türk edebiyatına adını yazdırmıştır.
Yahya Kemal Enstitüsü Mecmuası’nı almaya gittiğimde birkaç kez derginin müdürü Nihad Sami Banarlı ile konuşmuştum.
Papirüs, Cemal Süreya’nın çıkardığı bir efsane dergi. Orada birçok şair için yazılarım yayınlandı.
Cağaloğlu’nda, Nuruosmaniye Caddesi’nin başındaki han, hepimizin uğrak yeriydi.
YÖN, bir kuşağın unutamadığı dergilerden biri. Kuruculardan bugün, derginin aynı zamanda isim babası Mümtaz Soysal, yaşıyor. Derginin kurucu kadrosunu anımsatayım: Doğan Avcıoğlu, Hamdi Avcıoğlu, Cemal Reşit Eyüpoğlu (kitapta Cemil olarak yazılmış), İlhan Selçuk, İlhami Soysal.
Aydınların Ortak Bildirisi’nde bütün kuşakların, benim de imzam var.
Yeni Dergi’nin de Türk edebiyatındaki yerini bir kez daha belirteyim. Memet Fuat’ın yönettiği dergide yazdık. Onun düşündüklerinden, yazılarından çok yararlandık. Vilâyet Han’daki büroya uğramayan var mı acaba?
Milliyet Sanat, 1972’den beri yayınını sürdürüyor. Gırgır, etkisi hâlâ süren Oğuz Aral ile Tekin Aral’ın, Türk mizahını yönlendiren dergisi, onun yetiştirdiği öğrenciler bugün Türk mizahına damgasını vuruyorlar.
Yazko Edebiyat, edebiyatçıların ortak dergisi. Keşke yaşatılabilseydi.
Hürriyet Gösteri, seçkin ürünleriyle 1980’den bu yana yayımlanıyor.
Adam Sanat, Gergedan, ne yazık ki artık çıkmıyor. Argos da kapandı. Sombahar şiir dergisini de arıyorum.
Dergâh, okuduğum, izlediğim dergilerden biri. Yasakmeyve, varlığını sürdürüyor, genç ve usta şairlerin nadir sığınaklarından biri olarak uzun süre yaşamasını diliyorum.
Kitapta yer alan P de artık yayınını durdurdu.
* * *
TÜM bunların yanında ve Ergun Çınar’ın sunuştaki “Her türlü eleştiriye açıktır,” cümlesinden güç alarak Kemal Tahir gibi önemli ismin yazılar yazdığı Yeni Edebiyat, 100 dergi içine aldığı Roll’un doğmasını sağlayan Express, önemli dosyalarıyla 2000’li yıllarda yoğun takipçisi olan Kitap-lık ve hepsinden öte Panayot Abacı’nın insanüstü bir çabayla yaklaşık 50 yıldır yayınladığı Orkestra Dergisi’nden mutlaka söz edilmeliydi. Sözcükler, Gece Yazısı, Nar, Ludingirra gibi nitelikli dergilerin hiç anılmamasına yüreğim elvermiyor.
Ayrıca listede yer alan dergiler için, dergilerin tarihini bilen isimlerden özgün yazılar istenebilirdi. 100 dergi listesine girmeyen / giremeyen ama meraklı gözlerin arayacağı dergiler de, kitabın sonunda bir “liste” içinde verilseydi çok daha güzel olurdu kanaatindeyim.
Dergilerin tarihine bakarken, büyük ölçüde kendi yazı tarihime de bakmış oldum.
İstanbul’un 100 Süreli Yayını, İstanbul’un Yüzleri Sergisi, Ergun Çınar.
Paylaş