Amerika’da müzik ne durumda...

BU soruya iyi bir müzik dinleyicisinin bile tatmin edici bir cevap vereceğini sanmıyorum.

Haberin Devamı

Bir müzik dergisinin kapağında, A’dan Z’ye Amerikan Müziği* mottosunu okuyunca doğrusu epey heyecanlandım.

 

Aaron Copland sevdiğim bir besteci, El Salon Mexico adlı parçasını dinlerken, nedense western filmlerinde açılıp kapanan bar kapılarını çağrıştırırım.

 

George Gershwin’in Rhapsody in Blue’sunu dinleyen bir çoğunluğun Türkiye’de bulunabileceğinden kuşkum yok.

 

Fazıl Say’ın icrası bu besteyi bize yeniden sevdirdi.

 

Leonard Bernstein’in West Side Story (Batı Yakasının Hikâyesi) de ülkemizde de çok seyredildi. Eser William Shakespeare’in Romeo ve Juliet oyununun bugüne uyarlanmasıydı.

 

Haberin Devamı

Maria, Tonight, America çok söylendi.

 

Filmi dışında ben operacıların doldurduğunu tercih ederim.

 

Kimler vardı?

 

Kiri Te Kanawa, Jose Carreras, Tatiana Troyanos.

 

Leonard Bernstein’in Gustav Mahler icralarının da bestecinin Amerika’da tanınmasında rol oynadığını birçok eleştirmen iddia eder.

 

Avrupa’da müziğin durumu üzerine birçok inceleme okuduk, tarihini ezberledik.

 

Peki Kuzey Amerika’da bunun başlangıcı, serüveni nasıldı?

 

Derginin verdiği rakamları okuyalım:

 

120 opera, 1600 orkestra ve binlerce koro.

 

Klasik müziğin yükselişi ile sivil toplum mücadelelerinin, medyanın, eğlence endüstrisinin gelişmesinin karşılıklı etkileşiminin sonucunda olduğunu yazanlar var.

 

Bir eleştirmene göre, gelişme Avrupa’nın gölgesi altında gelişmiştir.

 

Haberin Devamı

İlk başlarda Fransız ve Alman bestecilerinin ağırlığı hissediliyormuş.

 

Bazı konserlerin, ödüllerin gelişmedeki yeri düşünüldüğünde aklı ilk gelen, Van Cliburn’un piyano yarışmasını kazanması olarak görülüyor.

 

1920’li yıllarda orkestra elemanları, daha çok Avrupa’dan buraya gelenlerden oluşuyormuş. 1920 yılında New York Filarmoni Orkestrası’nın sadece 20 üyesi Amerikalıymış.

 

Hiç kuşkusuz oluşum sürecinde katkıda bulunan unsurlar, Amerikan folk şarkıları, spiritualler, caz, Avrupalı göçmenlerin etkisi.

 

***

 

BİR bestenin özellikle anılması gerekiyor.

 

Çek besteci Antonin Dvorak’ın Yeni Dünya’dan senfonisi.

 

Besteci 1892’de New York’a geldi, yerel müziğin de havasını bu senfonide yansıttı.

 

Haberin Devamı

Öncüleri almalıyım yazıma, gelişimi bu adlar sağladı:

 

Beş Afrikalı - Amerikan Öncüler

 

Maurice Arnold Strothotte (1865-1937),

 

Robert Nathaniel Dett (1882-1943),

 

Florence B Price (1887-1953),

 

William Grant Still (1895-1978),

 

Margaret Allison Bonds (1913- 1972).

 

Ödül kazananları dinlemek isterseniz aşağıdaki liste yardımcı olur.

 

Pulitzer Ödülü’nü kazananlar, kazandıran eserleri:

 

William Schuman

 

Secular Cantata 2’a Free Song

 

Gian Carlo Menotti (1950-1955)

 

Bizde Konsolos operası sahnelenmişti.

 

Ellen Taaffe Zwilich

 

Senfoni No. 1 (Three Movemens for Orchestra)

 

George Walker

 

Lilacs

 

Wynton Marsalis

 

Blood on the Fields

 

Ornette Coleman

 

Sound Grammar.

 

***

 

Haberin Devamı

KUZEY ve Latin Amerika’da müzik dünyasına zaman zaman döneceğiz.

 

Yazarken dinlediğim CD:

 

George Gershwin: Three Preludes, Rpapsody in Blue

 

Aaron Copland: Nocturne, Sonata

 

Leonard Bernstein: West Side Story, Lucky to be Me, Sonata

 

Ronald van Spaendonck / Muhittin D. Demiriz.

 

(American Special Issue, The A to Z of American Music, November 2016, BBC Music.)

Yazarın Tüm Yazıları