Paylaş
Deniz Kavukçuoğlu’nun Hüzün Adasında Bir Köy kitabıyla, mübadelenin korkunçluğuna, yerinden yurdundan bir politik kararla uzaklaştırılanların trajedisine bir not düşüyor. Kitabın ikinci adı; Gökçeada-Bademli (İmroz-Gliki).
Kavukçuoğlu, uzun süredir Gökçeada’da yaşıyor. Duyarlı, bilinçli, sorumluluk taşıyan bir yazar tavrıyla buranın tarihini yazma işine koyuluyor.
Onun kitabı yazma serüvenine ben de tanıklık ettim, hatta onunla birlikte adayı da gezdiğim için kitabın Önsöz’ünü yazmak bana düştü.
Gökçeada’nın tarihi, Türkiye tarihinin gözyaşıyla yazılmış dönemlerini, mübadelenin acı veren sayfalarından birini yansıtır bize. Yazar, siyasi ve tarihî belgeleri kitabına ekleyerek, insan tanıklıklarını temellendirmiş.
Kışın Atina’da veya başka yerlerde yaşayan adalılar yazlarını burada geçiriyor, acı anıların üstünü tatlı komşulukla örtmeyi tercih ediyor.
Gökçeada, şimdi turistik açıdan ilgi gören bir ada. Deniziyle, doğasıyla, yapılarıyla... Ama toprağına sinmiş hüzün ve tutku bir arada insanı etkiliyor. Gördüğüm, gezdiğim yerlerden edindiğim izlenimler, kişisel, yüzeysel saptamalarla sınırlı kalabilirdi, eğer Kavukçuoğlu’nun çalışmasını okumasaydım.
Yazarın anlattığı insanların toplandığı mahalleleri gördüm, küçük meydandaki sohbetleri dinledim.
Yaşamımızın gidişatını rastlantılar yönlendirir, değiştirir Sevgi ve Deniz Kavukçuoğlu’nun Gökçeada’ya yerleşmelerine, aşağıda okuyacağınız gibi İnci ve Yüksel Pazarkaya vesile oldu.
ADANIN ROMANI
Bu kitap belgesel özelliğinin yanı sıra bir adanın romanı niteliğini de taşıyor. Çünkü burada yaşayanlarla, burayı terk edenlerle, zaman zaman dönenlerle yapılan konuşmalar, okuma temposunu hep yüksekte tutuyor.
Tanıyacağınız karakterler, mübadelenin korkunçluğunu insani özüyle veriyor. İmroz’un kısa tarihi de adayı tanımanız için gerekli ön bilgiyi içeriyor. Adalı olmanın ne olduğunu anlatan sayfalar ilginizi çekecektir.
İmroz’dan İstanbul’a gelen öğrencilerin dillerinden tavırlarına kadar eleştirildiğini okuyunca, adaya özgü kapalılığın da ne olduğunu anlıyoruz.
André Gide, “hatırlamak dert icadıdır” diye yazmıştı. Gökçeadalılar için geçerli bir söz.
Aşağıda Kavukçuoğlu’nun neden Gökçeada’yı seçtiğini okuyacaksınız. Kalabalık İstanbul’dan oraya gelmenin, orada yaşamanın güçlüğü sizi de cezbedecektir. Türkiye’nin -başta İstanbul olmak üzere- çeşitli büyük şehirlerinden gelenlerin ilk günlerdeki deneyimlerini okuyun, sonra nasıl buraya alıştıklarını, adayı nasıl sevdiklerini görün.
Bu kitabı okuduktan sonra, yerleşmeseniz bile en azından bir kere Gökçeada’yı görmeye gidin. Bu isteği fazlasıyla içinizde hissedeceğinize eminim.
KİTAPTAN
Adalı olmak yahut ‘soyutlanmak’
Adalılık kendine özgü bir yaşam biçemidir, çünkü ada anakarada olduğundan farklı bir kültürü, farklı bir hayat anlayışını üretir. Adada yaşayan insan anakarada yaşayanlardan soyutlanmıştır; öyle ki ‘soyutlanma’, ‘izole olma’ gibi kavramlar adalarda doğmuştur. Örneğin, ada sözcüğünün Latince karşılığı insula, İtalyanca karşılığı isola, İngilizce karşılığı ise island’dır. Bu sözcükler ‘soyutlanma’, ‘tecrit olma’ durumlarının tanımlanmasıdır.
Andriana Kondoyorgi-Theodoridis ile görüşme
Sonra ne değişti? Şimdi bana içini dökebiliyorsun; bu nasıl oldu?
- Haklısınız, yıllarca konuşmak istemedik.
Yavaş yavaş yaşlanıyorum, bunları anlatmayı çocuklarıma karşı borçluyum, diye düşündüm. Önceleri çocuklarıma da her şeyi anlatmak, annelerinin adasına, köyüne küssünler, burada yaşayan insanları kötü gözle görsünler istemiyordum. Yavaş yavaş konuşmaya, anlatmaya başladım.
Doğan Hızlan’ın seçtikleri
Thomas Bernhard
Amras-Watten
YKY
Fatih Vural
Geriye Bakmak Yok
Alfa
Aptullah Kuran
Bir Kurucu Rektörün Anıları
Boğaziçi Üniversitesi Yayınları
Altay Öktem-Halil Gökhan
Kara Şiir Antolojisi
Kafekitap
Paylaş