Paylaş
Sözlü tarih kitapları, bilhassa kent/mahalle monografileri neden önemlidir? Çünkü birinci elden tanıklıklar o yerin tarihinin yazılmasında başvurulması gereken kaynakları oluştururlar.
Semiha Akpınar’ın ‘Büyükada - Bir Ada Öyküsü’, Ada’nın tarihini yazarken, belgelerin yanı sıra orada yaşayanlarla konuşmalara da yer vermiş.
Bir yerin tarihinde, orada yaşayan insanlar, onların yaptıkları öne geçer.
Adalar Bizans’tan bugüne kadar, birçok özelliği taşımıştır. Sürgün yeri de olmuştur inziva yeri de, manastırları da vardır kahvehaneleri de, imparatorluk yıllarının da damgası vardır üzerlerinde Cumhuriyet Türkiyesi’nin de!
Özellikle Büyükada’nın tarihi, bizim tarihimizin eksiğini kapatır.
Semiha Akpınar, doğma büyüme Adalı, şimdi de orada yaşıyor. Orada doğup büyüdüğü için de gerek Türk gerek başka din ve dillerdeki insan manzaralarını tüm detaylarıyla ve tarihiyle biliyor. Oranın günlük hayatını bize veriyor, bu Ada’nın durumunu, Ada’daki ilişkileri bize aktarıyor.
Hem deniz hem dağ
Akpınar, önce Ada’nın coğrafyasını, tarihini yazıyor. Verdiği bilgiler arasında dikkatimi çeken, Büyükada’nın faunası (bitki örtüsü) hakkında oldukça detaylı bilgiler olması.
Büyükada’da yaşayan, çoğu ünlü kişinin de hayatını öğreniyoruz bu kitaptan. Yazarın onlarla söyleşilerini de okuyoruz.
Büyükada’da yaşayanların çoğunu edebiyat, kültür-sanat dünyasından tanıyacaksınız: Füreya Koral, Sinan Kabaağaçlı, Zeki Kuneralp, Abdülhak Şinasi Hisar, Yahya Kemal Beyatlı, Fethi Okyar, Tiraje Dikmen, Emil Galip Sandalcı, Meral Ataç, Macit Gökberk, Reşat Nuri Güntekin, Ataol Behramoğlu, Lefter Küçükandonyadis, Ahmet Tanrıverdi (Fıstık Ahmet), Necmi Tanyolaç...
Bu adlardan bazıları bütün bir ömür Büyükada’da yaşadılar, bazısı hâlâ yaşıyor, bazı adlar da Büyükada üzerine şiirler yazdılar, beste yaptılar.
Büyükada’yı bakın nasıl tanımlıyor yazar: “Hem deniz, hem dağ; hem modern şehir, hem ağaçlık; hem eğlence yerleri, hem sessizlik; hem sıcak, hem serin; hem coğrafya, hem tabiat; hem çiçek, hem balık; hem dinlendirici köşeler; hem parlak bir güneş, hem derin gölgeler!”
Kitabın mutlaka okunması gereken bölümlerinden biri ‘Büyükada’da Rumlar ve Türk-Rum İlişkileri’ başlığını taşıyor. Cumhuriyetten önce Türk ve Rum cemaatleri arasında pek gidip gelme olmadığını belirtiyor yazar, ancak cumhuriyetten sonra gidip gelmeler, dostluklar artıp evlenmeler bile oluyor.
Büyükada’nın tarihini, dününü, bugününü bilmek önemlidir. Zira kendi tarihini var etmiş bir yer olduğu kadar İstanbul ve Türkiye tarihine de izini bırakmış bir yerdir... Bilhassa İstanbul’da yaşayan herkesin okuması gereken bir kitap.
Paylaş