Paylaş
Bildiriyi okuyalım:
ŞİİR SEN BENİM
HER ŞEYİMSİN
İsteme benden canımı Tanrım
Ne cennet ne cehennem
ömrümü şiire adadım
Kimseye vermem.
Vardır bir şiir: Sarnıç suyu gibi durgun
Vardır bir şiir: Batık kent gölü gibi mahzun
Vardır bir şiir: Çığ gibi iner çavlan yaratır
Vardır bir şiir: Dalgaları hem kendisiyle hem kıyıyla çarpışır
Vardır bir şiir: Zamanla yarışır.
Şiirler ses resmidir, sesle çizilir. Hayatın özünde karılmıştır mayası. Renkleri asla solmaz.
Yansıtır çağının gölgesini, güneşini. Yansıtır devranın ölçeğini. Ülkenin gerçeğini. Şairi itilip kakılsa, hapse atılsa, derisi soyulsa, asılsa, kurşunlansa, yakılsa da; şiiri yaşar sonsuza kadar ve dipdiri çıkar sayfalardan, bin yılları aşarak.
Hallac’ı Mansur, Pir Sultan, Nesimî, Nefî, Nâzım Hikmet, Lorca, Rodnoti.
O şiirler zamana kement atar, kemende basar parmak.
Evet hayatın özünde karılmıştır mayası, renkleri ondan solmaz. Bin afetten bir mısra damıtır sırasında, sırasında bir beyit doğar bin kıyametten sonra.
Ve şairler, ve onlar; önce İNSAN dediler, sonra İNSAN. Yanına ekmek, çiçek, gerçek çizdiler. Aysın aydınlansın ortalık, saklanmasın karanlığa kirli işler. Bilinsin çakma denizde kutsanan, yalan dolan,
yağma, talan bilinsin diye kelle koltukta gezdiler. Ama hiçbir zaman kalemlerinden eksik etmediler
UMUDU. Onlar. Buz Altında Yanardağ.
O yüzden, biz yorulmak bilmeyiz. Bilmeyiz yorulmak biz. Yine İNSAN’a, yeni İNSAN’a gideriz. Gün olur bir şiir açar, gökyüzü büyür tat gelir acıya. Duraklamışsa, dinleniyorsa bekleyin biraz lütfen, bir volkandır az sonra patlayacak. Silahları hile pusu ve tuzak diye, işte biraz ondan; tam yılgınlığın belirdiği yerde bir şiirle yeniden tutunuruz kendimize.
Ey nice cendereden süzülen direnç! Hangi acı denenmedi ki bizde. Kitap yakılan yıldan insan yakılan yıla vardık. Katliam katladık, çağ atladık. Gel de içlenme. Nereye çıkar bu çarşı ki... Hem kalabalık hem karanlık. Oysa; insanı ve nice dahaları, nice dehaları sevdik. Sevdik aşkla, kutsadık tapmadan da öte. Ama sevmedik, sevmedik asla savaşları silahları.
Selam gençlik, cömert doğa, kâinat tarihin kanlı sayfalarına inat
defolsun yeryüzünden öfke ve kin, işte zeytin dalı, işte güvercin
haydi barış çocukları hep birlikte YENİ’ye
YAŞASIN HAYAT.
DERGİLERDEN MİLLİYET SANAT
Cem Erciyes: “Son Halife, bir modern çağ prensi‚ Sabancı Müzesi’nde açılan ‘Şehzade’nin Sıradışı Dünyası Abdülmecit Efendi’ başlıklı sergi, bu Osmanlı aydını ve hanedan mensubunu tanıma, hakkında detaylı bilgi edinme, Osmanlı’nın son dönemi üzerine düşünme, tartışma imkânı veriyor. Gündeme getirdikleriyle cesaretli, bir araya getirdiği resimlerle tekrarı zor, özel bir sergi.”
(Mart sayısı)
HECE Arif Ay’ın şiiri:
Dili Ağaç Olan Toprak
Toprak ısınmayacak dedi ağaç
Köpeğin dilinin şiştiğini
Deredeki sudan öğrendim
Benden bahar beklemeyin
Çiçek açmayacağım dedi ağaç
Usul usul toparlandım
Yola çıktım
Dere ve köpek ardımdan geliyordu
Sözünde kaviydi ağaç
Olup biteni biliyordu
(Mart Sayısı)
yitiksöz
Sezai Karakoç üzerine yazılar:
Hayrettin Orhanoğlu–Bilal Can–Sercen Ceylan–Mehmet Özger–Selim Somuncu–İrfan Çevik–Ahmet Dağ–Enver Çapar–Mustafa Özer
(Şubat–Mart Sayısı)
Paylaş