Paylaş
Bu şiir ödülü 2003 yılından beri veriliyor.
İlk ödülü Ataol Behramoğlu almıştı, daha sonra sırasıyla Kemal Özer, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Eray Canberk’e verildi.
1939’da Manisa’da doğan Afşar Timuçin, edebiyatta toplumsal gerçekçi bir anlayışı benimseyen imzalardandır.
Çöl, Destanlar, Böyle Söylenmeli Bizim Türkümüz, Savaşçı Türküleri, Boş Beşik, Ey Benim Güzel Sevdalım, Bu Sevda Böyle Gider, Arınmalar, Akşam Türküleri gibi şiir kitaplarına imza atan şair, şiirlerinde kendi deyişiyle, “birbiri içinde iki yanı olan bir şiir kurmaya, birinde kendi iç derinliğinde yüceyi ve sağlam olanı, öbüründe bütün insanlığın gelişmelerini aramaya” çalıştı. Afşar Timuçin daha önce de, Ayrılıkta Söylenmiş Bir Yaz Türküsü şiiriyle 1970 TRT Başarı Ödülü, Nâzım Hikmet’in Şiiri ile 1979 TDK Eleştiri Ödülü, 1997 Truva Ödülleri Şiir Ödülü’ne değer görüldü. Bilhassa Nâzım Hikmet’in Şiiri adlı incelemesinde Timuçin, şairin şiirinin niteliklerini ortaya koyarken, değerlendirmelerinde yaşamına uzanma kolaylığına düşmeden, doğrudan onun şiirine yönelerek ele alır. Nâzım Hikmet üzerine kaleme alınmış, mutlaka okunması gereken bir incelemedir.
* * *
AFŞAR TİMUÇİN’in bu yıl için yazdığı bildiri ise şöyle:
“Şiirin ölüm kalım savaşı verdiği bir dünyada yaşıyoruz.
Gerici güçler gerçek bilimi, gerçek felsefeyi, gerçek sanatı boğma yolunda bütün çabalarını ortaya koyarken ince bilge kırılgan şiir gökdelenlerin siyasetlerin çıkarların markaların adaletsizliklerin tankların altında eziliyor. Bir kazanma hırsıyla dünyayı ele geçiren sermaye herkese ileri teknoloji ürünleri pazarlarken şiiri de bütün gerçek değerlerle birlikte yok etmek istiyor. İletişim araçlarının yetkinliğine karşın yanlış bilinç üretmeyi görev bilenler yüzyılların getirdiği değerleri geçersiz kılmaya, parayı tanrı sayan bir uydurma değerler dizgesini yaşama geçirmeye çalışıyor.
Evrensel cahillik her gün biraz daha yaygınlaşıyor, kurumlaşıyor, kökleşiyor saldırganlaşıyor. Hiçbir değer tanımama konusunda kararlı görünen dünya sermaye güçleri bu amaçlarını gerçekleştirme yolunda adım adım ilerlerken demokrat görünen demokrasi düşmanlarından, ahlak değerlerini her şeyin üstünde tutar görünen ahlak düşkünlerinden, devrimciliği kimseye bırakmayan kurulu düzen yardakçılarından alabildiğine destek görüyor.
Bu yüzden şiire bugün daha çok gereksinimimiz var. Kurtuluşun yalan yanlış tasarılarda, köksüz temelsiz düşlerde, ikiyüzlü ya da çokyüzlü ilişkilerde, basit ve bayağı siyasetlerde olmadığını, güçlünün eline bakmanın onursuzluk olduğunu bilenler dünyanın ancak şiirle, şiiri yaratanlarla ve şiiri özümleyenlerle kurtulabileceğini de biliyor.
Şiir bize daha da insan olma yolunda neler yapmamız gerektiğinin öngörüsünü sağlıyor. Şiir bize kim olduğumuzu, insan için ne yapmamız gerektiğini, insana adanmanın nasıl bir şey olduğunu öğretiyor. Şiir kimseyi öldürmüyor, kendi için bir şeyler elde etmek istemiyor, insanlığı üçe dörde beşe bölmeyi düşünmüyor, insana güzelin yüceliğini duyururken aç yatan çocuklar için işsiz babalar için acılı anneler için daha doğru bir dünya kurmaya çalışıyor. Şiir insan olmanın ve insana adanmanın bilincidir. Şiir ışıktır, umuttur, savaştır, inanıştır, arayıştır. Şiir ün değildir, unvan değildir, zenginlik değildir, bir köşeyi tutmak bir yeri ele geçirmek ve orada cahilliğin ve çıkarcılığın saltanatını kurmak değildir.
Kendilerini şiire adayanlar, yüce duyguların gerçek savaşçıları, gelin hep birlikte dünyayı şiirle kurtaralım, çünkü bugünkü koşullarda şiirden başka hiçbir şey bize aydınlıkların yolunu açacak gibi görünmüyor.”
* * *
21 MART Cumartesi günü 14.30–16.30 arasında Ortaköy Kültür Merkezi’nde yapılacak ödül töreninde Haydar Ergülen, Eray Canberk, Gürol Sözen, felsefeci ve müzikçi dostları konuşacak. Eski dostum Afşar Timuçin’i kutluyorum.
Paylaş