İçişleri Bakanlığı’nın, sığınmacıların Türkiye’de nüfusun demografik yapısını bozmasını engellemek için başlattığı ‘seyreltme planı’na göre Suriye, Irak ve Afganistan gibi ülkelerden sığınmacı olarak gelen yabancıların Ankara’da gettolaşmasına izin verilmeyecek. Ankara Valiliği’nin koordinesi, Ankara Emniyet Müdürlüğü ve Ankara İl Göç İdaresi Müdürlüğü’nün iş birliğinde uygulanmaya başlanan plan kapsamında; sığınmacılar bulundukları mahalledeki nüfusun yüzde 25’ini aşamayacak.
EN FAZLA BATTALGAZİ MAHALLESİ
Ankara İl Göç İdaresi Müdürlüğü verilerine göre planın pilot ilçesi olan Altındağ’ın farklı mahallelerinde şu ana kadar 588 aileye üye olan toplam 2 bin 353 sığınmacı, başka ilçelere sevk edildi. Battalgazi Mahallesi 160 ile en çok Suriyeli ailenin başka bölgelere nakledildiği yer oldu. Battalgazi Mahallesi’ni sırasıyla 158 aile ile komşusu Ulubey ve 82 aile ile Önder mahalleleri izledi. Verilerde başkentteki Suriyelilerin daha çok sanayi bölgelerinde ve Siteler’de beden işçisi olarak çalıştırıldığı da raporlandı.
100 BİN 955 SURİYELİ YAŞIYOR
Göç İdaresi Müdürlüğü verilerine göre, Suriyelilerin yoğun olduğu ve yabancılara kapatılan 16 ilden biri de Ankara. Ankara genelinde geçici koruma kapsamında 53 bin 598’i erkek, 47 bin 357’si kadın olmak üzere toplam 100 bin 955 Suriyeli bulunuyor. Kentte ikâmet izni bulunan Suriyeli sayısı ise bin 47. Suriyelilerin ilçelere göre nüfusu ise şöyle:
Akyurt: 619
Altındağ: 45 bin 691
Kontrollü normalleşmenin başladığı 1 Temmuz’dan bu yana Ankara’da devam eden vaka düşüşü, geçen hafta son buldu. Sağlık Bakanlığı’nın paylaştığı verilere göre, önceki hafta 100 bin kişide görülen COVID-19 vaka sayısı 57.95 iken geçtiğimiz hafta bu sayı 100 bin kişide 69.13’e ulaştı. Kentte bir süredir devam eden rehavet havasının tabloyu tersine çevirdiğine işaret eden Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Balık, “Şu an alarmda olmamız gereken noktadayız. Kontrolü kaybedeceğimiz büyük bir vaka patlaması olmaması için bugünden önlem anlamamız gerekiyor. Pandemi yokmuş gibi yaşamayı bir kenara bırakmak ve aşı kampanyasına destek olmak zorundayız” değerlendirme yaptı. Prof. Dr. İsmail Balık, şöyle devam etti:
KURALLARA EN ÜST SEVİYEDE UYMALIYIZ
“Yasakların büyük çoğunluğunun kaldırılmasıyla kentte başlayan rehavet görüntüsü, vaka sayılarının yukarı doğru ivmeleneceğine işaret ediyordu. Geçtiğimiz hafta bu durum tabloda vaka artışı olarak karşımıza çıktı. Ülke genelindeki vaka sayıları da katlanarak artıyor. Bugün daha da kötüye gitmemek için sorumluk almamız gerekiyor. Maske, mesafe ve hijyen kurallarına yapabildiğimiz en üst seviyede uymalıyız.
BAYRAM HAREKETLİLİĞİ SAYIYI ARTTIRACAK
Pandemi yokmuşçasına kalabalıklara karışarak yaşamayı bir kenara bırakıp, aşı kampanyasına tereddütsüz bir şekilde destek olmak zorundayız. Gidişat böyle devam ederse elimizdeki özgürlükler alınmak zorunda kalabilir. Şu an alarmda olmamız gereken noktadayız. Henüz bayramın hareketliliği ve turizm bölgelerindeki tedbirsiz kalabalığın etkisi de tam olarak tabloya yansımış durumda değil. Bunlar da eklendiğinde sayı artacaktır.
AŞI YÜKÜMLÜLÜĞÜMÜZÜ YERİNE GETİRMELİYİZ
Tablo ortada. Kendimizi korumak için bugünden itibaren katı bir şekilde bireysel kurallara bağlı kalmalıyız. Kalabalıklara asla girmeyip, bir an önce çift doz aşılarımızı yaptırmakla yükümlüyüz. Ülke genelinde çift doz aşılamayı en kısa sürede yüzde 80 seviyesine çıkartmalıyız. Yeni dalgalarla karşılaşmak istemiyorsak bu yükümlülüğümüzü yerine getirmeliyiz. Şu anda salgını çift doz aşısını olmayanların pandemisi olarak görüyorum.”
Ankara’da ‘kısmi kapanma’ önlemlerinin uygulanmaya başlandığı ilk hafta, vaka artışlarının önüne geçilemedi. Sağlık Bakanlığı’nın paylaştığı verilere göre 3 hafta önce 100 binde 272 vaka sayısı görülen Başkent’te, 2 hafta önce bu sayı 100 binde 419’a, yeni kısıtlamaların da uygulanmaya başlandığı geçen hafta ise 100 bin 534’e ulaştı. Bu veriler, nüfusu 5 milyon 663 bin 322 olan Ankara için test yaptırmaya gitmeyen veya asemptomatik olarak hastalığı geçirenler haricinde haftalık vaka sayısının yaklaşık olarak 30 bin 242’ye, günlük vaka sayısının ise 4 bin 320’ye ulaştığına işaret ediyor. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, “Vaka sayılarındaki devam eden artış ve hastanelerimizdeki hareketlilik daha çok kapanmak zorunda olduğumuzu gösteriyor” dedi. Prof. Dr. Ceyhan, önerilerini şöyle sıraladı:
AYNI RİSK ÖZEL SEKTÖRDER DE VAR
“Salgının en önemli adımları; devletin aldığı önlemler, vatandaşın bu önlemlere ne kadar uyduğu ve bunlara ek olarak bireysel ne kadar önlem alınabildiği. Devletin bu noktada bireysel önlemleri almak isteyen vatandaşlara uygun koşulları sağlayacak düzenlemeleri, özel kamu ayırmadan hayata geçirmesi gerekiyor. Vaka artışlarının olduğu bugünlerde ilk öncelik, kamuda yapılan kademeli mesai uygulamasının özel sektörü de kapsayacak şekilde genişletilmesi olmalı. Virüsten uzak kalmak isteyen insanları kalabalık iş yerlerinde bir araya toplamak, mutant virüsün aramızda olduğu bu günlerde, riski arttırmaktan başka bir şey değil. Evden yapılacak işler için iş yerlerine gelinmemeli.
Kontrollü normalleşme sürecinde vaka sayıları katlanarak artmaya devam eden Ankara’da, bir yandan aşılama uygulaması da devam ediyor. Nüfusu 5 milyon 663 bini geçen kentte Sağlık Bakanlığı COVID-19 Aşısı Bilgilendirme Platformu’nda yer alan verilere göre 12 Nisan itibarıyla 897 bin 471 kişiye birinci doz aşı uygulanırken, 598 bin 489 kişiye ikinci doz aşıları yapıldı ve toplamda 1 milyon 495 bin 960 aşılama gerçekleştirildi. Aşılamanın hızlanması gerektiğinin altını çizen Ankara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Balık, şu bilgileri verdi:
DÜŞÜNMEDEN YAPTIRMAK GEREKİYOR
“Aşılama sayımız elimizdeki potansiyelin altında kalmış gibi görünüyor. Aşılama sırası gelenler hatta randevu alan bazı vatandaşlarımızın aşı yaptırmaya gelmediğini duyuyoruz. Ankara’da aşılamaya gelmeme oranı yüzde 20-30 civarında. Bu da aşı hızımızı yavaşlatıyor. Hızlanmamız için insanların sorumluluğu ve aşı yapılan merkezlerin artması gerekiyor. Şu an her iki aşı (Biontech, Sinovac) için kısa ve uzun vadede risk yaratacak yan etkiler bulunmadığı raporlandı. Aşı sırası gelenlerin hiç düşünmeden yaptırması gerekiyor.
Sincan Necip Fazıl Kısakürek Parkı’nda geçen yıl ocak ayında 6 köpek ile 14 güvercini zehirlemek ve çevreyi kasten kirletmekten İsmail Koç hakkında açılan davanın son duruşması önceki gün görüldü. Ankara Batı Adliyesi 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen son duruşmaya sanık Koç’un yanı sıra köpekleri zehirlenen Handan Hancıoğlu, Ebru Gökdemir ve Melisa Yalnız da katıldı. Tarafları dinleyen mahkeme heyeti sanık Koç’un ‘çevreye kalıcı zarar verme suçundan’ beraat etmesine karar verirken, 3 sahipli köpeği zehirleyerek öldürmek suretiyle ‘sahipli mala zarar vermekten’ toplam 4.5 yıl hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme zehirlemeden dolayı öldürülen 6 köpekten 3’ünün ve 14 güvercinin sahibi olmadığı için Koç’a herhangi bir cezai yaptırım uygulamadı. Davanın taraflarından Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) Ankara Temsilcisi Pelin Sayılgan ise, “Çevredeki vatandaşlar tarafından bakılan diğer 17 hayvan da aynı şekilde katledildi ama yargı önünde unutulmuş oldu. Can dostlarımız yargı önünde sahipsiz kaldı” dedi. Sayılgan şunları söyledi:
BİR GÜN BİLE HAPİS YATMAYACAK
“Görülen davada bundan sonraki katliamların önüne geçecek emsal bir karar çıkmalıydı. Bu olayların önüne geçmek için hayvana şiddeti kabahatlar kanunundan alıp, ceza kanuna almamız şart. Sahipli sahipsiz hayvan ayrımını bir kenara bırakıp burada katledilen bir canlı olduğunu hatırlamamız gerek. Bu şahıslara infazı ertelenmeyen türde hapis cezaları verilmeli. Ceza infaz kanunu düzenlemesinden dolayı bu suçun işlendiği tarih itibariyle ceza alt sınırı altı yıl olduğu için bu şahıs bir gün bile hapis yatmayacak. Eğer bizim ‘çevreye zehirli atık’ suçlamamız kabul edilseydi ancak o zaman sanığın hapis yatma ihtimali doğacaktı.
İSTİNAF MAHKEMESİNE GİDECEĞİZ
Köpekler zehirlendi, kuşlar da öldü. Zehir atılan yer bir çocuk parkı. Çocuklar da zehirlenebilirdi. Burada çevreye kalıcı bir zarar verildiği ortada. Cezanın artırılması için İstinaf Mahkemesi’ne gideceğiz. Hayvana şiddetin Kabahatlar Kanunu’ndan çıkıp, Ceza Kanunu kapsamına girmesi gerekiyor. Ancak böyle bir caydırıcılık oluşabilir ve böyle katliamların önüne geçilebilir. Binlerce hayvanseverden mesaj alıyoruz. Bu katliamlara ve cezasız kalmalarına çok büyük tepki var.”
AYNI PARKTA YİNE ZEHİRLEMEYE ÇALIŞILIYOR
Ahmet Kırmızı, yılbaşı gecesi Ankara’da çok sayıda hava fişekli kutlamaya şahit olduğuna dikkat çekerek, “Bir anlık eğlence uğruna yeryüzünü kirletmeye hakkımız yok. İnsanlar bilgisizce riskleri göz ardı ederek bu ürünleri alıyor ve sevdikleriyle birlikte kendisini de riske atıyor. Her ateşlenen havai fişek, aslında doğa döngüsüne ateş etmek anlamına geliyor” dedi. Kırmızı, hava fişeklerin yarattığı 5 önemli riski şöyle anlattı:
KİMYASALLAR DOĞAYA KARIŞIYOR
“Havai fişekler içerdiği kimyasal maddeler nedeniyle doğa için oldukça zararlı. İzlerken çok mutlu olduğumuz renklerin oluşumu için metal tuzları kullanılıyor. Bu metal tuzları doğa döngüsünde yağışlarla toprağa ve yer altı sularına karışıyor. Doğal dengeye kalıcı zararlar veriyor.
KUŞLAR BÜYÜK ZARAR GÖRÜYOR
Havaya atıldığı anda ilk zararı gören hayvanlarımız. Kuşlar yaşadığı korku sebebiyle yavrularını ve yuvalarını bırakıyor. Havai fişekler kuşlarda geçici işitme kaybı ve görme problemleri de yaratabiliyor. Patlama esnasında oluşan yüksek ses ve basınç sakat bırakabiliyor veya kalp krizi geçirmelerine neden olabiliyor. Ayrıca göç yolları da zarar görüyor.
Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 101’nci yıl dönümünde bugün, Genelkurmay Kavşağı’na ‘27 Aralık 1929 Kızılca Gün Anıtı’ açacak.
Bir tarafında Atatürk, diğer tarafında ise Atatürk’ü Ankara’ya gelişinde karşılayan Seymenlerin temsil edildiği heykelin tasarımı da ‘Ankara Kulübü Derneği Seymenleri’ne ait. Ankara Kulübü Derneği Başkanı Metin Özarslan, “Ankaralılar için büyük bir gurur. Bu gururu yaşamak için bu heykeli ABB’den talep ederek tasarlamak istemiştik. Şimdi bir diğer beklentimiz heykel yerleştirildikten sonra Genel Kurmay Kavşağı olarak bilinen bu meydanının adının da Kızılca Gün Meydanı olarak değiştirilmesidir. Bu Ankara için çok anlamlı olur” dedi. Özarslan heykelin tasarımında Atatürk ve Seymenler arasında 27 Aralık 1919’da geçen diyaloglardan esinlenildiğini söyledi ve o diyalogları şöyle anlattı:
İŞTE BU DİYALOGLARDAN ESİNLENİLDİ
“O gün Ulu Önder’in ‘Merhaba efeler! Niye zahmet ettiniz, neden geldiniz?’ sorusuna Seymenler hep bir ağızdan, ‘Paşam seni görmeye geldik, bu vatan uğruna ölmeye geldik’ diye haykırır. Bunun üzerine Atatürk, ‘Fikrinizde sabit misiniz?’ diye sorduğunda, Seymenler büyük bir kararlılıkla ‘And olsun’ der. Atatürk ise ‘Var olun yiğitler’ karşılığını verir. Bu heykelin tasarımı da bu diyaloglardan esinlenerek Ankara’ya kazandırıldı.”
Prof. Dr. İsmail Balık, şu uyarılarda bulundu: “Elimizdeki verilere bakarak kalabalığa giren kişinin virüsle karşılaşma oranının yüzde 100 olduğunu söyleyebilirim. Yani maske ve mesafede kurallarına uygun olmadan kapalı ortamda çok zaman geçirmiş bir kişi, bu virüsten kaçamaz. Virüs bulaşan kişilerin bir gün önce virüsü taşıdıklarını bilmeyerek sokakta gezdiğini de unutmayalım. Bu kişi maske takmamışsa etrafındaki en az üç kişiye de bu virüsü bulaştırmış demektir. Diğer yoğun bakım ünitesi gerektiren ve ölümle sonuçlanabilecek hastalıklar ortadan kalkmadı. Yoğun bakımlar hayati yerler. Sadece korona hastaları özelinde düşünmeyin. Bu yüzden sağlık sisteminin yükünü düşünmemiz gerekiyor. Bu şekilde artış devam ederse yoğun bakım ünitesi yetmeyebilir, hızla vaka sayısının düşmesi gerekiyor.
BUGÜNLERDE ASLA KALABALIĞA GİRMEYİN
Bu günlerde asla kalabalığa girmeyin ve gönüllü karantina uygulayın. Market alışverişinizi yüklü bir şekilde yapın veya online gerçekleştirin. Küçük ihtiyaçlar için marketlere gitmeyi tercih etmeyin. Marketlerin tenha olduğu saatlerde, tam korumalı ve hızlı bir şekilde işlerinizi halledin. Rakamlar böyleyken toplu taşıma yolcu sayılarında da seyreltme yapılması gerek. Aynı şekilde iş yerlerinde sabahtan akşama birlikte vakit geçiren iş arkadaşları var. Buradaki risklere karşı evden çalışma modeline dönülmeli, dönülemiyorsa çalışan sayısı seyreltilmeli kurallara mutlaka uyulması sağlanmalı.