Doğahan Giritlioğlu

Havaların ısınması rehavet yaratmasın salgın bitmiş değil

15 Temmuz 2020
12 Temmuz koronavirüs tablosunda Ankara en çok entübe ve yoğun bakım hastası olan 5 ilin içerisinde yer aldı. Prof. Dr. İsmail Balık, Ankara için, “Duyarsız gençlerin başı çektiği bir bölümde kuralsızlık görmeye başladık” dedi ve uyardı: “Havaların ısınması rehavet yaratmasın, salgın bitmiş değil.”

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca önceki gün Türkiye’nin koronavirüs veri tablosunu paylaşarak, “Son üç günde ortalama entübe hasta sayısı en yüksek 5 il: İstanbul, Ankara, Konya, Diyarbakır, Bursa. Ortalama yoğun bakım hasta sayısı en yüksek 5 il: İstanbul, Şanlıurfa, Ankara, Gaziantep ve Konya” açıklamasını yaptı. Hürriyet Bilim Kurulu üyesi ve Ankara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Balık, yoğun bakım ve entübe hasta sayısında ilk 5’in içinde olan Ankara için, “Kurallarda gevşeme görmeye başladık. Özellikle duyarsız gençler onları evde bekleyen risk grubundaki aile üyelerine virüsü taşıyabiliyor. Klinik önünde sıkça ‘Benim yüzümden oldu’ diye ağlaşan genç kardeşlerimizi görmeye başladık. Havaların ısınması rehavet yaratmış gibi görünüyor. Bu çok yanlış, salgın bitmiş değil” dedi. Entübe ve yoğun bakım sayılarının artmasının risk grubunun virüse yakalandığının göstergesi olduğuna dikkat çeken İsmail Balık, Ankara için yaptığı gözlemlerle şu uyarılarda bulundu:

 

65 YAŞ ÜSTÜ KALABALIĞA KARIŞMAYACAK

 

“Rehavete kapılanlar, pandemi yorgunluğu ve hâlâ hastalığa yakalanmadığı için ‘Bana bir şey olmaz’ algısı ile günlük yaşamına tedbirsiz devam eden kişiler var. Bunlar toplumda da bir gevşemeye neden oldu. Bakan beyin (Sağlık Bakanı Fahrettin Koca) dikkat çektiği gibi parklarda, toplu taşımada ve bazı restoranlarda sosyal mesafe ve maske konularında çok ciddi ve yaygın gevşeme görmeye başladık. Ankara’da ben bunu bizzat gözlemliyorum. 65 yaş üstü vatandaşlarımızın her ne kadar kurallara gençlere göre daha ciddi uyduklarını gözlemlesem de, onların da yavaş yavaş kalabalıklara karışmaya başladığını fark ettim. Tedbirli olanların da aynı evi paylaştığını ve tedbirsiz olan gençlerden virüs kapmış olduğunu gözlemliyoruz. 65 yaş üstü vatandaşlarımızın hastalığı ağır geçirmeleri nedeniyle Ankara’da yoğun bakım oranlarımızda artma meydana geldi.

 

Yazının Devamını Oku

Opera sahnesinde bordo mavi notalar

12 Temmuz 2020
Ankara’da başladıkları müzik eğitimlerini Avusturya’da sürdüren piyanist Nazlı Hacıalioğlu ve opera sanatçısı Defne Aydın, bu sefer tutkunu oldukları Trabzonspor için özel bir beste kaydetti. Viyana’da kaydedilen opera bestesi sosyal medya üzerinden büyük beğeni topladı. Nazlı ve Defne ile müzik kariyerlerini ve gelecek planlarını konuştuk...


Nazlı Hacıalioğlu ve Defne Aydın... Ankara’da başladıkları müzik eğitimlerini Avusturya’da sürdüren bir yandan da uluslararası konserlerde ülkemizi temsil eden iki başarılı sanatçı. Bir diğer ortak noktaları ise tutkunu oldukları Trabzonspor. Bordo-Mavi renkler için özel bir beste hazırlayarak Viyana’da kayıtlarını tamamlayan genç sanatçılar, amaçlarının uluslararası sahnelerde Türkiye’yi en iyi şekilde temsil etmek olduğunu söylüyor. Piyanist Nazlı Hacıalioğlu doğup büyüdüğü Ankara için, “Soğuk görünür ama, tanıyanın içini ısıtacak kadar anlamlıdır” derken, 15 yaşında Ankara’ya gelen Defne Aydın, “Tanıdıkça seversin, bağlanırsın ve asla kopamazsın” diyor. Genç sanatçılarla müzik kariyerlerini, gelecek planlarını ve Ankara’yı konuştuk.
*Önce son besteden başlayalım... Anlatır mısın nereden aklınıza geldi?
NAZLI: Trabzonsporlu bir ailenin kızıyım, dolayısıyla bende fanatik Trabzonspor’luyum. Bu sene şampiyonluğa giden yolda destek olmak için bunu düşündüm.

DEFNE: Köklerimin Karadeniz’de olması etken tabi. Ama esasen; eğer babam hayatta olsaydı, Trabzonspor’un şampiyonluğu için böyle bir eser yapmamdan büyük mutluluk ve onur duyacaktı.

*Avusturya’da dikkat çeken konserlere çıkıyorsunuz bir yanda da eğitim tabii... Türkiye’ye dönmek gibi bir planınız var mı?

NAZLI: Ülkemi çok seviyorum, ama şu aşamada dönme planım yok. Avrupa’da Türkiye’yi en iyi şekilde temsil etmek istiyoruz.

DEFNE: Elbette. Türkiye’ye her zaman dönme planım var. Kendi toplumuma ve topraklarıma faydalı olmak en büyük önceliğim. Şu an Türkiye’yi en iyi şekilde temsil etmeye çalışıyoruz.

Yazının Devamını Oku

Pandemi yorgunluğuna yenik düşmeyin

4 Temmuz 2020
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın önceki gün yaptığı, "Son iki hafta içinde 5 ilimizin günlük vaka sayılarında dikkat çekici düzeyde artış olmuştur. Bu iller Ankara, Gaziantep, Bursa, Konya ve Diyarbakır’dır” açıklamasını Ankara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Balık’a sordum. Kendisi de Ankara'da yaşayan İsmail Balık,i gözlemleri ve izlenimleri doğrultusunda artışın pandemi yorgunluğuna bağlı olarak yaşandığını söyledi.

Maskesiz gezen ve sosyal mesafe kuralları ihlal eden kişilere taviz verilmeden ceza uygulanması gerektiğinin altını çizen. Prof Dr. İsmail Balık ‘pandemi yorgunluğu’ kavramını ve artışın nedenlerini şu sözlerle açıkladı:

 

TEHLİKEYİ UMURSAMAZ HALE GELENLER VAR

 

“Pandemi yorgunluğu, vaka sayılarındaki bu dikkat çekici artışın nedenlerinde göz ardı edilemeyecek bir etken. Bu yorgunluk dediğimiz olay tüm ülkelerde yaşanıyor aslında. Pandemi tedbirlerinin uzun sürmesi insanları gevşemeye yöneltiyor. Ankara’da da benim gözlemim; pandemi süresi uzadıkça, insanlarda bu tedbirlere uyma konusunda bir yorgunluk gelişmiş durumda. Bazı kesimler bu yorgunluğun etkisiyle, alışageldiği normal yaşamındaki gibi yaşamaya başlamış durumda. Artık tehlikeyi umursamaz hale gelenler var.

 

‘BANA ZARAR VERMEYECEK’ ALGISI OLUŞTU

Yazının Devamını Oku

Düğün gününü riske atmayın

26 Haziran 2020
Koronavirüs tedbirleri kapsamında mart ayında kapatılan düğün salonları, 1 Temmuz’da sıkı kurallara uymak şartıyla yeniden açılacak. İçişleri Bakanlığı’nca hazırlanan ‘Düğün Törenlerinde Uygulanacak Tedbirler’ başlıklı genelgeye uygun olarak hazırlanacak düğün programları, bulaş riskini en aza indirecek şekilde hazırlanacak. Normalleşme sürecindeki düğünlerde Normalleşme sürecindeki düğünlerde konuklar maskeleri kontrol edildikten sonra ateş ölçümüyle salonlara alınacak. Gelin ve damat hariç mesafe kuralına aykırılık oluşturulacak oyun, dans, halay ya da gösteriler yapılamayacak, takı merasimi de olmayacak.Peki bu süreçte dünya evine girecek çiftler ve aileleri düğün salonu seçerken nelere dikkat etmeli ?


Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran, sektördeki ruhsatsız işletmelere dikkat çekerek normalleşme sürecinde düğün yapacak çiftlere, “Ruhsatsız salonları denetim zorluğu ve buna bağlı oluşan hijyen ve kural eksikleri nedeniyle tercih edilmemelidir” uyarısını yaptı. Risk taşıyan işletmelerin sektörde faaliyet göstermesini önlemek için yasal düzenleme yapılması gerektiğinin altını çizen Baran, şöyle devam etti:
RUHSATSIZ SALON SAYISI FAZLA

“Ankara’da ruhsatlı çalışan resmi salonların 3-4 katı gayriresmî (ruhsatsız) salon var. Derneklerin, vakıfların, yurtların salonları var. Alt katında 300-400 kişilik bir yer ayırıp masa sandalye koyup, hiçbir tedbir, kural, denetim olmadan düğün programlarına ev sahipliği yapıyor. Bunların hiç birisinin düğün salonu ruhsatı yok. Kayıt altında değiller ve kontrol edilemiyorlar.
Ruhsatlı salonlar, yükümlülüklerini yerine getiriyor bunlar da doğal olarak düğün programı fiyatına yansıyor. Ruhsatlı ve ruhsatsız salon arasında fiyat farkı olabiliyor. Dolayısıyla haksız rekabet oluşuyor. Mücadele edebilme şansı yok. Bu sektörde böyle bir sıkıntı vardı zaten.
BU SÜREÇTE RİSK DAHA BÜYÜK

Koronavirüs öncesinedki süreçte de gayriresmî salonlarda hijyen ve sağlık açısından sorunlar vardı. Bu tür işletmelerde denetim yapılmadığı için gıda zehirlenmesi başta olmak üzere çok sayıda şikâyet aldık. Bu süreçte sağlık açısından bu riskleri göze almak doğru değil, risk çok daha büyük. Ruhsatsız salonlarda kontroller de zor olacak. Çok daha tehlikeli. Düğün salonu olarak gözükmediğinden nasıl denetlenecek

Yazının Devamını Oku

Günlük azalmalarla gevşememek gerekiyor

21 Haziran 2020
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, önceki gün paylaştığı koronavirüs tablosuyla birlikte yarı bir parantez açarak, “İstanbul ve Ankara, son bir haftanın en düşük vaka sayısı başarısını gösterdi” bilgisini paylaştı. Hürriyet Bilim Kurulu üyesi ve Ankara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Balık'tan tablodaki bu başarıyı değerlendirmesini istedim.Balık, tablodaki başarıyı, “Elde edilen başarının nedeni, duyarlı kesimin kurallara uyması ve iyi filyasyon çalışmaları yürütülmesi” şeklinde değerlendirdi ve “Başarının günlük kalmaması için tedbirlere uymaya devam etmemiz şart. Salgınla mücadeleyi kazanmak için günlük başarı yeterli değil” dedi.


Kendisi de Ankara’da yaşayan Prof Dr. İsmail Balık, “Benim yaşadığım Çayyolu bölgesinde bazı restoranlarda ve kafelerde kurallara uyulmadığını gördüm. Yine çalıştığım Ulus bölgesinde kalabalıkların olduğunu gördüm. Maskesizlik oranı 1 Haziran’dan sonra çok yüksekti” sözleriyle rakamlardaki dalgalanmayı açıkladı. Prof Dr. İsmail Balık, 1 Haziran’dan bugüne gözlemleri şöyle oldu:

GEVŞEMEYE BAĞLI OLARAK RAKAMLAR ARTTI

“Ankara için yaptığım analizlere göre tamamen gevşemeye bağlı olarak rakamların arttığını söyleyebilirim. Maskeyi bıraktılar ve artışları hızlı bir şekilde görmüş olduk. Ankara’da son zamanlarda bir rehavet havası içinde, kurallara uyulmadığına bir çok yerde şahit oldum. Örneğin Karşıyaka Mezarlığı’nda cenaze namazında maske ve mesafe kuralına büyük ölçüde uyulmadığını ve aşırı kalabalık olduğunu gördüm. Buna benzer tablo pazar yerlerinde, otobüslerde ve parklarda da vardı.Sayılar artınca insanlar tedbirleri yeniden sıklaştırdı, koronavirüs yeniden ilk gündemleri oldu. Bu da rakamlara yansıdı. Yasaktan (maske kullanım zorunluluğu) önceki tepkiyle Ankara’da düşüş yaşandıysa, 3-4 gün sonra yasakların etkisiyle hızlı bir şekilde rakamları geri düşürebiliriz. Tamamen bizle alakalı. Tedbirleri gevşetince tablo ortada, tedbirlere uyunca ortada.

MASKE KULLANIMIN ETKİSİNİ 3-4 GÜNE GÖRECEĞİZ
Ankara maske kullanmayan insanlara uygulanan cezaların çok sıkı bir şekilde uygulanması gerekiyor. Toplumda bir kesim, ısrarla maske-mesafe kuralına uymamayı sürdürüyor. Bu kesimin sorumsuzluğu, vakaların artmasına ve kurallara uyan büyük çoğunluğa da risk oluşturmaktadır. Taviz vermemek gerek. Toplumun kurallara uymayan yüzde 5’lik kesimi bu dalgalanmalara sebep oldu. Bakanın açıklaması duyarlı kesimin başarısı. Diğer maske kullanmayan veya kurallara uymayan kesime etkisini 3-4 gün sonra göreceğiz. Tam anlamıyla başarılı oldu diyebilmemiz için erken. 1 hafta sonraya bakmamız lazım.”

BAZI GELENEKLERİMİZ BU SÜREÇTE YAPILMAMALI

Denetimlerin çok daha sıkı yapılması gerektiğini belirten Balık, “Asıl denetimi de bireylerin kendilerinin yapmaları gerekiyor. Uygun bir dille maske ve mesafe kuralını uymayan herkese hatırlatmalıyız. Özellikle Anadolu’da geleneklerimizden kaynaklanan alışkanlıklar virüsün yayılması açısından büyük risk. Taziye, nişan, düğün, maç kutlaması, asker uğurlaması, hoş geldin, geçmiş olsun ziyareti bu süreçte asla yapılmamalı” dedi.

Yazının Devamını Oku

Kent içi tamam peki ya dışarısı ?

19 Haziran 2020
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ceyhan'dan vaka sayılarında son bir ayda yaşanan artış ve buna bağlı olarak alınan maske takma zorunluluğu kararlarını değerlendirmesini istedim. Şehirlerarası dolaşımın açık olduğu sürece ‘bölgesel alınan önlemlerin riski ortadan kaldırmaya yeterli olmayacağını’ savunan Ceyhan, risk grubundaki vatandaşlar içinde 'kademeli toplumla buluşma’ yöntemi önerisinde bulundu.

Normalleşme sürecinde kaldırılan bazı yasakların yaşanacak vaka artışlarına bağlı olarak yeniden uygulanabileceğini hatırlatan Ceyhan'ın değerlendirmeleri şöyle:
ARTIŞ DÖNEMLERİ BEKLENİR

“Bu tablo beklenmeyen bir durum değil. Bu tip normalleşmede; birdenbire bütün tedbirleri kaldırıp normalleştiğiniz zaman arada artış dönemleri beklenir. Yapılması gereken şey bu artış dönemlerine müdahale etmek. En büyük problemimiz, 19 Mayıs’tan bu tarafa vakalarda belirgin bir azalma sağlayamamaktı. Binin biraz altında ve üstünde gidiyorduk. Durağan devam etti. Azalmanın devam etmesi için ek tedbirler alınması gerekiyordu. Ama biz o dönemde tam normalleştik.
SONBAHARA PROBLEMLİ GİRİLİR

Tedbirlerle müdahale etmek lazım. Bizim yalnızca üç ilde maske takma zorunluluğu uygulamamızla istenilen sonuç alınmaz. İstenilen sadece vakaların artışını önlemek değil, aynı zamanda azaltmamız lazım. Yeni vaka sayısı yaz boyunca bin civarında giderse sonbahara çok problemli girilir. Yasaklarla toplumun yüzde 90’ını içeride tutarak bir azalma sağlamıştık. Bir anda azalma durdu. Çünkü belirtisiz bir şekilde virüs taşıyan hastaları tespit edemediğimizden, dolaşımlarını önleyemedik. O dönemde bir de tedbirleri kaldırınca vaka sayıları arttı.”

1 GÜN RİSK GRUBUNA HİZMET VERSİNLER

Ceyhan risk grubu için önerdiği kademeli toplumla buluşma önerisini ise şöyle açıkladı: “Uyguladığımız normalleşme sürecinde 3 şeye güveneceksiniz. Bir tanesi yaşadığımız artış döneminde sağlık altyapımız buna yeterli olacak. Türkiye’nin bu açıdan sıkıntısı yok. İkincisi vatandaşın uyumu yüksek derecede olacak. Bu ikincisinde tam yeterlilik sağlayamadık. Üçüncüsü ise yaşlı ve kronik hastalığı olan grubumuzu iyi koruyacağız. Burada da sıkıntımız var; bunları da açtık biz topluma. Ben burada kademeli bir toplumla buluşma yöntemi önermiştim. Dünkü Bilim Kurulu toplantısında yeniden önerdim. Mesela AVM ve bankalar haftanın bir günü sadece bu kişilere hizmet verebilir. Bunları yeniden eve kapatmak yerine ekonomiyi ve bireysel olan bu kişileri sıkıntıya sokmadan bu grup güvenceye alınabilir. Sürekli bin civarında gidersek buna ne toplum dayanabilir, ne sağlık çalışanları ne de ekonomi. Telaşlanacak bir şey yok. Normalleşmenin gereklerini yerine getirmeliyiz” diye konuştu.

Yazının Devamını Oku

Demir atlar en güvenilir alternatif

4 Haziran 2020
Bugün 3 Haziran Dünya Bisiklet Günü.... Koronavirüs salgını nedeniyle uygulanan kısıtlayıcı tedbirlerin hafifletilmesiyle başlayan kontrollü normalleşme sürecinde, toplu kullanım alanlarına yeniden dönen vatandaşlar güvenli bir ulaşım modeli arayışına başladı. Sosyal mesafenin uygulanmaya devam edeceği bu dönemin yaz mevsimine denk gelmesiyle, bireysel ulaşım sağlayan bisikletlere olan ilginin artması bekleniyor. Türkiye’den önce normalleşme dönemine giren birçok ülke, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) bulaş riskini ve hava kirliliğini önlemek için yaptığı tavsiye doğrultusunda bisiklet ve elektrikli scooter gibi ulaşım araçlarına yönelmeye başladı.

Ankara Kent Konseyi Bisiklet Meclisi üyeleri ‘3 Haziran Dünya Bisiklet Günü’nde, toplu ulaşımdaki risklere karşı bisikletin en güvenilir alternatif olduğuna dikkat çekerek, “Yıllar önce yapılması gereken bu proje şu anda toplum sağlığı için vazgeçilmez olmuştur, projenin tamamlanarak bisiklet yollarının zaman kaybetmeden genişletilmesi gerekiyor” çağrısı yaptı. Hürriyet Ankara’ya konuşan Ankara Kent Konseyi Bisiklet Meclisi Başkan Yardımcısı ve Ankara Bisiklet ve Doğa Sporları Derneği (ABİDOSD) Başkanı Murat Yumrutaş şunları söyledi: 

 

GÜVENLE PEDALLAYACAĞI YOL YOK

 

“Şu anda şehirde bir yerden diğerine ulaşmak isteyen bir bisikletlinin, güvenli seyahat edebileceği bir bisiklet yolu yok. Yıllarca bisiklet kullanmayıp bu süreçte riskten uzak olmak için bisiklete geçmek isteyenler özellikle büyük tehlike yaşayacaktır. Bisiklet yollarının eklenmesi, araçların şehir içindeki hızlarının düşürülmesi, şehir içinde insanların sosyal mesafeyi koruyarak daha güvenli olmasını sağlayacaktır. “Bisiklet, yaşadığımız bu sürecin etkisiyle toplum sağlığı açısından vazgeçilmez bir ulaşım aracı haline geldi. Diğer araçlara kıyasla basit, uygun fiyatlı, güvenilir, temiz ve çevreye uygun, sürdürülebilir bir ulaşım aracıdır. Bisiklet sürdürülebilir ulaşımın en önemli sembolüdür. Birey sağlığından başlayarak, toplumsal sağlığın artırılmasına yardımcı olur.

 

GECİKİLEN HER GÜN BİR KAYIPTIR

Yazının Devamını Oku

Şarkılar kötü gün dostu oldu

1 Haziran 2020
Ceren Gündoğu... Alternatif Pop’un yükselen seslerinden biri olan genç şarkıcı, evde geçirdiği günlerde online konserlerle bir yandan sevenlerine moral olurken, bir yandan da sahne özlemini gidermeye çalışıyor.  Salgının Türkiye’de görüldüğü mart ayında ‘Kapalı Gözlerle’ adlı yeni albümünü piyasaya çıkaran ancak yasaklarla birlikte bütün konserlerini iptal etmek zorunda kalan Ceren Gündoğdu, “İlk başta çok üzüldüm açıkçası. Fakat daha sonra albümdeki şarkıların dinleyenler için kötü gün dostu olduğunu hissettim ve bu motivasyonla online konserlere devam ediyorum” diyor. Ceren Gündoğdu ile yeni albümü ve mart ayından bun yana hayatında yaşadığı değişimi konuştuk: 

 

Olağanüstü günler geçiriyoruz; salgın, karantina... Nasıl geçiyor anlatır mısınız biraz?

Ben oldum olası evde vakit geçirmeye tutkun biri olduğum için, her zamanki gibi günün çoğunu ya piyano başında ya da kitaplarıma ve izlemek istediğim filmlere sarılarak geçirdim bu süreçte. Gelir eşitsizliğinin bu denli sert şekilde seyrettiği bir coğrafyada ‘Korona bize çok şey öğretti, farkındalığımız arttı’ demeye çekiniyorum açıkçası. Çünkü belirsiz bir geleceğin kaygılarıyla hayatına yön vermeye çalışan birçok insan için çok zor bir dönem bu. Yeni şarkılar yazıldı tabi bir taraftan. Düşündükçe, hissettikçe, sevdiğin şeylerden ve kişilerden uzak kalıp hasret çektikçe üretim de arttı haliyle.

 

Mart ayının başında ilk albümü çıkardınız. Ardından böyle bir sürece girdik. Müziğiniz bu süreçten olumsuz etkilendi mi?

Çok üzüldüm ilk başta açıkçası. İlk albüm yıllardır hayal ettiğim, tasarladığım ve ekip arkadaşlarımla aylarca üzerine çalıştığım bir albüm. Haliyle tüm dünyaya aşkını haykırmak ister gibi herkese albümü anlatmak, dinletmek istiyorsun. Paylaşmak, paylaştıkça çoğalmak istiyorsun. Benim şarkı yazma ve söyleme motivasyonumun ardında bir bağ kurabilme arzusu var zaten. İnsanın insana değdikçe zenginleştiğine inanıyorum. Kayıplar yaşanırken, herkesin derdi ve endişesi böylesine derinken bunu yapmak, kendinden ve müziğinden bahsetmeye kalkmak çok zor geldi bana. Fakat ilk günden itibaren, dinleyicim aksine böyle bir dönemde müziğime daha çok sarıldığını ifade etti. Sanırım albümdeki şarkılar kötü gün dostu oldu dinleyenler için.

 

Yazının Devamını Oku