Paylaş
Dijital yapılan bu toplantıyı ben de izledim.
Kılıçdaroğlu siyasete girmeden, iş dünyasıyla ilgili düşüncelerini, çözüm önerilerini anlattı.
Oda üyeleri Kılıçdaroğlu’na sorular sordu, o da yanıtlar verdi.
Bunlar arasında Çeşme’yle ilgili bir soru dikkatimi çekti.
Biliyorsunuz; Turizm Bakanlığı Çeşme için kapsamlı ve büyük bir proje başlattı.
Fizibiliteler devam ediyor, büyük ihtimalle sonbahara doğru ihale takviminin belirleneceği düşünülüyor.
Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un her aşamada projeyle ilgilendiğini biliyorum.
Daha da önemlisi projenin geleceğiyle ilgili hem kentte, hem Çeşme halkında, hem de genel kamuoyunda bir uzlaşma olduğunu görüyorum.
Gerçekten ben de Kılıçdaroğlu’nun konuyla ilgili görüşlerini merak ediyordum.
O gün İzmir Ticaret Odası’nda gelen bir soruya Kılıçdaroğlu’nun verdiği cevap şöyle oldu;
“Evet... Yani eğer bu proje İzmir halkı tarafından benimsenirse, beğenilirse, bir beton ormanına dönüşmez, yeşil büyük ölçüde korunursa elbette destek veririz. Bir projeye özellikle ülkeye döviz getirecek bir yatırıma, bir projeye negatif bakmayı asla düşünmüyoruz. Bütün mesele yapılan iş Türkiye’nin saygınlığına, Türkiye’nin doğasına, kültürüne, tarihine koşut olsun. Yani eğer beton ormanına döndürürseniz buraları turist de gelmez, yaptığınız yatırım da boşuna yapılmış bir yatırım durumuna gelir.”
Kılıçdaroğlu konuşurken, kendisine Genel Başkan yardımcısı Ahmet Akın bir not iletti.
Bu not üzerine Kılıçdaroğlu sözlerine şöyle devam etti.
“Efendim, şimdi Ahmet Akın arkadaşım Çeşme projesiyle ilgili bana bir not verdi. Bu toplantıyı Faik Öztırak ve Ahmet Akın arkadaşımız, iki genel başkan yardımcısı arkadaşım birlikte izliyoruz. İstihdam yaratacak ve turizmi 12 aya çıkaracak olan projelere pozitif bakıyoruz, Çeşme projesi dolayısıyla da Sayın Bakan burayı betonlaştırmayacağı taahhüdünde bulunmuş arkadaşlarımıza. Eğer betonlaştırmayacaksa, çevreyi koruyan bir yapılaşma olacaksa burada herhangi bir tereddüdümüz yok.”
Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerini ben destek olarak yorumluyorum.
Elbette kamuoyunun hassasiyetlerinin yerine getirilmesi gibi şartları var.
Zaten hepimiz de öyle düşünmüyor muyuz?
Ben de geçmişte yapılan yanlışların bu sefer Çeşme’de tekrarlanmasını istemiyorum.
Doğallığının korunmasını, Çeşme’nin değerleriyle öne çıkmasını istiyorum.
Ama CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerini de projenin geleceği açısından değerli buluyorum.
Mahmut Özgener
Selami Özpoyraz
Hepsi birer marka
NE iyi yapmış Sibel Önbaş...
Halkla ilişkileri anlatan isimleri bir kitapta toplamış.
“Bir zamanlar İzmir’de hakla ilişkiler 80’li, 90’lı yıllar...”
Bakmayın siz başlıkta İzmirliler’in yazdığına...
Bu ekip sonrasında bütün Türkiye’ye, özellikle de İstanbul’a giderek şirketlerin markalaşması, kurumsallaşması adına önemli projelere imza attılar.
Sibel de o isimlerden biridir.
Ve hayatına giren bu isimlerle tek tek konuşmuş, anılarını bu kitapta toplamış.
Ben bu çalışmaları çok önemsiyorum.
Çünkü bu deneyimler yazılı hale gelmeyince uçup gidiyor.
Yeni nesiller markalaşma öykülerini ve bunlara ilham veren insanları bilmeliler.
Bugün belki bilgiye ulaşmak, dijitalleşmeyle alternatifler yaratmak çok daha kolay olabilir.
Ama dünya buraya gelirken 70’leri yaşadı. 80’ler Türkiye için de dünya için de açılım yıllarıydı. 90’lar dalgalı geçti.
Ama inanın o fikri hazırlıklar olmasaydı; bugünün o şirketleri kolay olmazdı.
Sibel Önbaş, İzmir Halkla İlişkiler Derneği’nin kurulduğu yıllarda stajyer olarak başladığı, şehrin en önemli kurumlarında görev yapan 21 halkla ilişkiler uzmanının meslek anılarını kayıt almak üzere yola çıktı. İzmir Life Dergisi’nde “İletişim Sohbetleri” olarak başlayan ve iki yıl süren röportajlar kent belleğinde yer almak üzere Büyükşehir Belediyesi tarafından basılıp, Apikam’da yerini aldı.
Kitapta yer alan halkla ilişkiler uzmanlarının ortak yönleri, şehirdeki dönemin en büyük kuruluşlarının ilkleri olmaları. Kişiler alfabetik olarak kitapta şu şekilde yer alıyor.
Aliye Horuz Ürpekli, Aylin Göztaş, Bedrettin Berkol, Benan Bilek, Berna Kumaş Sipahi, Cengiz Üzün, Çetin Erokay, Ercan Doğu, Ertuğrul Kale, Hakkı Kesirli, İklil Ulueren, Orhan Adalı, Salim Kadıbeşegil, Sancar Maruflu, Selma Yazıcıoğlu, Sibel Önbaş, Tanıl Adalı, Ülkü Uslu Külekçioğlu, Ümit Tunçağ, Vasfi Hakman ve Yeşim Alca...
Ben şahidim.
Hepsinin sektörde, Türkiye’nin markalaşmasında emeği, hakkı var.
SANCAR MARUFLU
ÖYLE isimler var ki, gerçekten bir değil, birkaç kitaba sığmaz.
Örneğin Sancar Maruflu...
Sancar abi gerçekten Türkiye’nin en özel insanlarından biridir. Vefa şampiyonudur. Herkes unutur ama o asla unutmaz. Unutmaz, unutturmaz.
Halkla ilişkilerin emekleme günlerinde en büyük organizasyonlar onun şirketi üzerinden yapılırdı. Açılışlar, etkinlikler...
Hey gidi günler hey...
Sancar abi iyi ki var dediklerimden...
ERTUĞRUL KALE
O bir gazeteci. Haberden asla kopmadı, bugün bile... Masanın diğer tarafına geçince de hep uluslararası işler kovaladı. İz bırakan, ödüller kazandıran projelere imza attı. Ertuğrul Kale de iyi ki var dediklerimden...
SALİM KADIBEŞEGİL
HALKLA ilişkiler yıllar içinde başka bir boyuta geçti. Ama inanın o geçişi sağlayan en önemli isimlerin başında Salik Kadıbeşegil gelir. Algıyı, itibarı yönetmek zordur. Ve bunun zorluğunu bana en iyi anlatan isim Salim abidir. Benim akil adamımdır. O da iyi ki var dediklerimden...
Paylaş