Paylaş
“Galiba yarı kapanmaya doğru gidiyoruz” dedi.
Yunanistan pandemi sürecini iyi yöneten ülkelerden biri oldu.
Ve Yunanlar doğrusu beni bir hayli şaşırttı.
Bizim gibi dışarıda yaşayan, kalabalıkları seven bir halktır Yunanlar...
Zaten birçok şeyimiz benziyor.
İnsanımız da, hayat tarzımız da öyle...
Yemekleri, alışkanlıkları ayrı bir yere koyuyorum.
O yüzden Atina’yı, Selanik’i çok seviyorum.
Ve her fırsatta gitmeye çalışıyorum.
Tabii pandemi döneminde sadece Yorgo’yla telefonda görüşebildim.
Ortak dostlarım yanında olduğunda da görüntülü aradılar.
Akıllı telefonlar sayesinde en azından özlemimizi gideriyoruz.
Yunanistan’da durum şudur; Geçen perşembe gününden itibaren açık havada ve tüm halka açık alanlarda genel maske zorunluluğu yeniden getirildi.
Noel konserleri ve diğer etkinlikler iptal edildi.
Atina’ya girerken PCR testi istendiği gibi sonraki ikinci ve dördüncü günlerde de KOVID-19 için takip testleri zorunla hale geldi.
Yunanistan’daki hastanelerin yüzde 90’ının dolduğu söyleniyor.
Daha da önemlisi Sağlık Bakanı Thanos Plevris, tersine bir dönüş olmaması halinde bu tedbirlerin uzun süre devam edeceğini, önümüzdeki üç yıl boyunca Noel konserlerinin ve kutlamalarının yapılamayacağını söyledi.
Dikkatinizi çekerim, üç yıldan bahsediyor.
Ki ben; Omicron sonrasında pandeminin hafifleyeceğini, yazdan sonra da aşılarla birlikte günlük hayatın gündeminden yavaş yavaş kalkacağını söylüyorum.
Bir şey daha...
3 Ocak’tan itibaren uygulanacak diğer önlemler arasında süpermarketlerde ve toplu taşıma araçlarında zorunlu yüksek korumalı veya çift maske kullanımı şartı getirildi.
Yunanlar bizim gibi dışarıda yemek yemeyi, eğlence mekanlarının buluşmayı sever.
Artık ocak itibariyle bu işletmeler saat 11’de kapanacak.
Futbol maçlarındaki seyirci sayısı yüzde 10’a düşürülecek. Kamu sektöründe uzaktan çalışma modeli teşvik edilecek.
Türkiye’de vaka sayısı 30 bini geçti.
Emin olun, 40’ları, 50’leri de geçecek.
Çünkü İngiltere’de 100 bini çoktan geçti.
Ben yeni tedbirlerin, kapanma olmadan getirilmesinden yanayım.
Başta aşı olmak üzere aşı kartı gibi uygulamalar için geciktiğimizi düşünüyorum.
Ve Bakanlar Kurulu’ndan bu yönde kararlar bekliyorum.
5-11 yaş aralığını aşılamalıyız
YAKIN çevremde çok sayıda çocuğun Kovid 19’a yakalandığını duyuyorum. Dünyanın birçok ülkesi 5 – 11 yaş arasındaki çocukların aşılanmasına başladı. Bizde ise 12 yaştan itibaren aşı yapılıyor. Başlangıçta belki soru işaretleri vardı ama ilk aşılanmaların üzerinden aylar geçti ve bilimsel raporlar her gün yayınlanıyor. Üçte bir oranında çocuklara uygulanan aşılar sayesinde salgının yayılımı önleniyor.
Eğer Türkiye’de uygulama başlarsa ben de oğlum Atlas’a aşı yaptıracağım.
Daha doğrusu aşı olmayı kendisi istiyor.
Çünkü o da haberleri dinliyor, dünyadaki uygulamaları görüyor.
EXPO’yu devlet de istemeli
İZMİR Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer gazetecilerle buluşup yılı değerlendirdi, gelecek planlarını anlattı.
Bir kere İzmir’in kangren olmuş meselelerini çözeceği mesajı verdi. Hilton Oteli’nin durumu, Basmane çukuru, İnciraltı gibi çok konuştuğumuz ama sonuç alamadığımız problemleri çözeceğini söyledi. Gerçekten de de bu üç konu İzmir’in moralini çok bozan projeler... Oysa yıllar önce çözülmesi gerekirdi.
EXPO konusunda Soyer kararlı ve 2030’a aday olmak istiyor. Ama bunun için devletin de bir irade göstermesi gerekir. O iki yarış sürecinde İzmir’in deneyim kazandığını, kente bir canlılık kattığını ve birlikte bir proje etrafında birleşmenin kente nasıl iyi geldiğini yaşayarak gördüm. O yüzden EXPO’yu ben de destekliyorum. Bazıları bu büyük fuarın artık etkisini kaybettiğini, dijital platformların EXPO’nun yerini aldığını söylüyor. Kısmen katılmakla birlikte yeni dönemin EXPO’sunun da değişeceğini düşünüyorum. Uluslararası büyük organizasyonlarda İzmir mutlaka olmalı.
Devletin de desteklemesini bekliyorum.
Bir fincan kahvenin
hatırı da var keyfi de
TUĞÇE Yaşar başarılı bir bankacıydı. Türkiye’nin en iyi bankalarından birinde uzun yıllar çalıştı. Ve bir gün “Kendi adıma özgür bir iş yapmak istiyorum” dedi.
Hepimiz kendisini destekledik.
Çünkü belki de bir çoğumuzun ortak hayalini yapıyordu.
“Good for you” adında kahve dükkanı açtı.
İzmir’in bana göre en güzel yerlerinden birinde Karşıyaka’nın Bostanlısı’nda...
Tuğçe diyor ki; “Amacım sevdiklerimle güzel hoş sohbetler edeceğim bir yer olmasıydı. Bir de hayvan dostu kahve dükkanı yapmaktı. Ben de köpeğimi götürüyorum. Hayvanları, insanları çok seviyorum. Ama hayvan dostu insanları daha çok seviyorum. En çok önemsediğim; enerjisi yüksek pozitif bir kahve mekanı olmasıydı. Güzel vakitler geçirilsin istiyorum.”
Ben denedim, müthiş kahveler tattım.
Öyle klasik bir kahve işletmesi değil.
Makinalar yok; elle demlenen kahveler içiyorsunuz.
Tuğçe benim çaya olan merakımı da iyi bilir. Çayı okurum, tadarım, çayın peşinden her yere giderim.
“Good for you” o yüzden benim aklımda kaldı.
Mis gibi kahve, iyi demlenmiş çay...
Bu iki konu bana iyi sohbeti, iyi dostlukları hep hatırlatır.
Denemenizi ve Tuğçe’yi tanımanızı öneririm.
İyi bankacılardan iyi kahveci de olurmuş.
Tabii bizim için önemli olan Tuğçe’nin dostluğu...
Ve bunu bir fincan kahveyle yapmak çok daha güzel oluyor.
Paylaş