Paylaş
Aslında şehit sayısı bir, ikinin üzerine çıkınca dikkatlerimiz daha da artıyor.
Oysa Güneydoğu’dan her gün cenazeler taşınıyor Türkiye’nin her yerine...
Bir önceki gün, ondan önceki gün, daha önceki gün de şehitler vardı.
İnanın cenazelerden fotoğraflar, görüntüler geldikçe ruh halim alt üst oluyor.
Dakikalarca o görüntülerin etkisinden kurtulamıyorum.
Öksüz kalan çocukların, yarım kalan sevdaların ve evlatsız kalan anaların babaların halini görünce herkes gibi ben de ne yapacağımı şaşırıyorum.
Biliyorum; terörün yapmak istediği de tam bu... Hepimizi korkutmak, korku salmak, geleceği karartmak... Ama içimden güçlü görünmek de gelmiyor. Böyle günlerde allak bullak oluyorum.
Şimdi yine terör konusundaki kararlılıktan bahsedilecek, nutuklar atılacak. Ve gözyaşları arasında şehitlerimizi uğurlayacağız.
Haberleri büyütsek de büyütmesek de gerçekler masanın üzerinde olacak.
Belki de yine bu bölgedeki olağanüstü halden bahsedilecek, günlerce eylemin nasıl yapıldığını konuşacağız.
Ama hep ıskaladığımız bir taraf var, madalyonun diğer yüzü...
Şehit haberleri Güneydoğu’dan batıya, kuzeye, güneye yayıldıkça bu tüm Türkiye’nin hassasiyeti oluyor.
Herkes yüzünü çevirmiş, Güneydoğu’ya bakıyor. Örneğin; İzmirlilerin kırmızı çizgileri, Ege’nin bakışı, Trakya’nın duruşu... Peki buradan yükselen istekleri kim yönetecek? Buradan da “kırmızı çizgiler” uyarısı gelirse, beklentiler bu yönde artarsa bunu kim yönlendirecek?
Birileri çıkar da “Diyarbakır’ın hassasiyetleri önemli de İzmir’in değil mi?” diye bir tartışma başlatır ve bir soru sorarsa, bunu kim cevaplayacak?
Biliyorum; zor ve hassas konular.
Ama konuşmalıyız, tartışmalıyız ve elbette soğukkanlılığımızı korumalıyız.
Futboldan soğuduk
FUTBOL Federasyonu’ndan farklı bir açıklama beklemiyordum. Hele İtalya’daki Juventus örneği ortadayken, bazı gelişmeler izlenirken... Juventus; şimdi geçmiş kayıplarını istiyor, yüklü bir tazminat beklentisi var. Böyle olunca Federasyon’un da mahkemeyi beklemeden bir karar alması da olmazdı. Sonuç olarak ligler aynen devam edecek. Küme düşen takımın olup olmayacağı belli değil. Bu tablo İMKB’de spor hisseleri kaybını telafi etse de futbolseverlerin adrenalini yükseltebilmiş değil. Herkesin yorumu şöyle...
“Bu sene maç izlemeyeceğim”
Böyle bir ruh hali var. Ligler başlar, herkes yine motive olur mu bilemem. Ama görünen o ki, hayatımızı biraz olsun renklendiren futboldan da bu yıl umut yok.
Duydunuz mu haberi
Vapurlardan önce çaylar değişecekmiş. Bence İzmirlilerin körfezi, deniz ulaşımını daha iyi kullanması gerekir. Denize bu kadar yakın olup da denizden bu kadar uzak yaşayan başka bir kent yoktur. Vapurla seyahat rahat, aynı zamanda da keyifli... Yıllarca okula vapurla gittik, geldik. Saint Joseph’te okurken; en keyif aldığımız şey ve anılarımızdan aklımıza kalan da yine vapur maceralarıydı. Bazen sohbet eder, bazen de ders çalışırdık. Tabii, daha çok şamata yapardık. Şimdi bu satırları yazarken bile ortaokul yıllarında yaşadıklarımız aklıma geliyor. Müthiş günlerdi... Vapur deyince aklıma, simit ve çay geliyor. Vapurda içilen çay başkaydı. Neden o kadar lezzetli gelirdi, bilmiyorum. Ama o içilen çayları da unutmam mümkün değil. Şimdi yeni bir uygulama başlatılacakmış. O bildiğimiz klasik çaylar yerine otomatlar konulacakmış. Yani makine çayları...
Diyebilirsiniz ki...
“Eski günler geride kaldı, o eski çaylar da artık yok...”
Belki doğru...
Ama klasikleşmiş, sembolleşmiş; hayatımızı anlamlı kılmış bazı ayrıntıları da kaldırmanın şimdi zamanı mı?
Bir de ecrimisil vardı
Yıllarca yazdık.
“Ege’deki deniz kiraları ortalamanın 10 katı” diye.
Her gelen bakan “Doğru” dedi, “Tamam hallediyoruz” dedi. Olmadı... Haksız rekabet yaratıldı, adeta Ege Bölgesi’nde üretim yapan balık çiftlikleri cezalandırıldı.
Selçuk Yaşar, kitaplar yazdı, dosyalar hazırladı. Bunları defalarca haber yapıp, köşemize taşıdık.
Sonuç değişmedi.
Şimdi öğreniyoruz ki...
Kira bedelini belirleme yetkisi il özel idarelerinden alınarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na devredilmiş. Kira bedelleri 300-400 TL’ye kadar düşürülmüş.
Teşekkür ederiz de...
Bunca yıl neden yapılmadı.
Şimdi aynı konu ecrimisil için de geçerli...
Antalya’da alınmayan ecrimisil Çeşme’de alınıyor. Hem de kat ve kat üstünde... Türkiye’nin hiçbir yerinde yazlıklardan ecrimisil alınmıyor, ama Çeşme’de yine misli olarak alınıyor.
Beş yıldır, konuyu takip ediyorum.
Yine İzmir’e gelen bakanlar her seferinde “Haklısınız” diyor. Ama sonuç değişmiyor.
İki ay yazlıklarında vakit geçiren insanlar; artık ödenmesi zor hale gelen ecrimisil fiyatları yüzünden ya evlerini kiraya veriyorlar ya da evlerini satıyorlar.
Bakarsınız deniz kiraları için yapılan uygulama ecrimisil için de geçerli olur.
Geceden sabaha bir karar çıkar.
Antalya’da, Bodrum’da olmayan Çeşme’de de uygulanmaz.
Ya da makul seviyelere indirilir.
Paylaş